Türkiye’nin en genç caz piyanisti unvanına sahip Hakan Başar, popüler kültürü yerle bir etmek yerine şunları söylüyor: “Gerçek ve özgün anlatımımla popüler kültüre dahil olmak istiyorum.”
Türkiye’nin en genç caz piyanisti Hakan Başar. Sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında konserler veriyor. “Konserler benim için her zaman farklı bir hissiyat yaratıyor. Bunu açıklamakta zorlanıyorum. İnsanlarla bir etkileşim halindesiniz… Bu durumu heyecan ve mutluluk olarak tarif edebilirim.” diyor. Şu ana kadar hiç paylaşmadığı beş de bestesi var Hakan’ın. Paylaşmak için doğru anı bekliyormuş. Hakan ile geçtiğimiz günlerde ENKA Sanat’ta verdiği konser öncesi bir araya geldik ve çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Hakan, Pera Güzel Sanatlar Lisesi, Müzik Bölümü’nde okuyor. 11. sınıf öğrencisi. Sonrasında ise eğitimine Amerika’da devam etmeyi düşünüyor. Hedefinde ise birkaç okul varmış. Kendisine neden yurtdışında okumak istediğini soruyorum sohbetimizin başında. Şöyle yanıt veriyor: “Yaptığım işin doğuş yeri Amerika. Bu işin temelini öğrenmek istiyorum daha da derine inerek. Oradaki o havayı solumak istiyorum. Evet ben caz okumak istiyorum ama aynı zamanda bu işin kompozisyonunu da yazmak istiyorum bu nedenle Amerika’ya gitmek istiyorum. Bu işin içinde olan insanlardan bu işi öğrenmek istiyorum.”
‘BEN BUNU YAPMALIYIM’ DEDİM
Neden caz ve neden piyano Hakan?
Babam da benim caz gitaristi olduğu için evde, araba kısacası her yerde her zaman dinleniyordu bu müzik. Ben daha çok küçükken yine caz dinlerken dedim ki, ben bunu yapmalıyım… Benim müziğe olan ilgim keşfedildikten, önemli caz piyanistlerini dinlerken bu kişiler sayesinde de piyanoya başladım. Yoksa benim piyano gibi bir fikrim yoktu. İnsanlar yaşamları boyunca mutlaka üretimlerde bulunmalı ve ardında bir şeyler bırakabilmeli. Ben bunu sanatta ve müzikte hissettim. Günümüzde popüler kültür sanatçıların üretimlerinin ve anlattıklarının gerçek olduğuna inanmıyorum. Ve ben gerçek bir şeyler anlatmak istiyorum. Bunu bir sosyal maske ve bir kalıp koymadan yapmak istiyorum. Dünyadaki gördüklerimi ve deneyimlerimi müzikle ortaya koyarak anlatmak istiyorum. Ama istemekle yeteneğinin olması aynı şeyler değil. Biri eksik de olabilirdi. Ama ben de her ikisinin de olduğunu düşünüyorum. Çünkü hedeflerim çok yüksek.
GERÇEK VE ÖZGÜN ANLATIMIMLA POPÜLER KÜLTÜRÜN İÇİNE GİRMEK İSTİYORUM
Hedefin ve kaygın nedir müziğe dair?
Teknoloji büyüdükçe insan gücü ve yaratıcılığı azalmaya başlıyor. Bu da gerçeklik ve sahtelik olgusunu karşımıza çıkarıyor. Ne gerçek ne değil? Bunu artık algılayamayacak duruma geliyoruz. Önemli olan teknolojinin bizi yönlendirmesi değil, çalışarak ve çabalayarak ona hükmetmemiz gerekiyor. Benim derdim gerçekten gerçek bir şeyler anlatmak ve üretmek ama aynı zamanda günümüz anlatımını da yok saymayarak bunu yapmak. Zaten cazın da olayı bu. Caz müzik sokak ve sanat kültürü arasında inanılmaz bir köprü. Hem çok büyük bir sanat hem de çok büyük bir sokak anlayışı. Caz müzik sadece belli başlı notalardan ya da enstrümanlardan ibaret değil. Daima yenilikçi. Ama günümüz popüler kültüründe yeni bir şey olduğunu düşünmüyorum. Evet ben de popüler kültürün içine girmek istiyorum ama düşündüğüm şeyleri popüler hale getirmek istiyorum. Caz ile daha çok insanı etkilemek istiyorum. Kendi gerçek ve özgün anlatımımla.
ESAS OLAY BİLİNÇLİ DİNLEMEK
Kulağına kulaklığını taktığında ne dinliyorsun. Mesela hiç popüler şeyler dinlemiyor musun?
Aklınıza gelebilecek her şeyi dinliyorum. Esas olay dinlemek değil, farkında olarak ayırt edebilmek… Yani bilinçli dinlemek… Her şeyi ayırt edebilecek seviyede olmamız gerekiyor. Ne kaliteli ne kalitesiz… Örneğin bakıyorum, Aleyna Tilki ne yapıyor ne çıkarmış gibi. ‘Aman bunlar çok kötü’ dediğim noktada benim diğer önyargılı insanlardan bir farkım kalmaz. O zaman benim sanatçı kişiliğim nerede kaldı? İnsanları yönlendirecek duruşum nerede kaldı. Benim burada görevim ve üstleneceğim sorumluluk bu. Doğru ve yanlış bir şekilde ayırt edip, kendi mecramda insanlarla paylaşmak.