Türkiye Sinema sektöründe telif hakları konusunda hak ihlalleri ve suistimaller yaşanmaya devam ediyor. Varolan fakat uygulanmayan yasalar nedeniyle eser sahiplerinin hakları dolaylı veya doğrudan gasp ediliyor. Bu noktada meslek birliklerinin eli kolu bağlı. Hâl böyleyken telif meselesi büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Telif hakları konusu ülkemizde bir türlü çözüme kavuşturulmuş değil. Yayıncılık ve iletişimle ilgili pek çok sektörde benzer sorunlar yaşanıyor. Sinema alanında senaristler ve müzisyenler başta olmak üzere tüm eser sahipleri için telif konusunda sorunlar ve hak ihlalleri sanatçıları zor durumda bırakıyor. Telif hakları yasalarla korunmaya alınmış olsa bile bu durum kimi yapımcılar, dağıtımcılar veya TV kanalları tarafından ihlal ediliyor. Bu durum bazen onların gözü önünde bazen de onlardan habersiz gerçekleşiyor. Bir senaristin, oyuncunun veya eser sahibinin kendi telif haklarını takip edecek bir imkânı olamayabilir. Tam da bu noktada devreye meslek birlikleri ve oluşumlar giriyor. Ancak onlar da çeşitli nedenlerle telif toplayamıyor. Tüm bu sorunları ve olası çözüm önerilerini Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) başkanı Mehmet Güleryüz, Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) yönetim kurulu başkanı ve senarist İlker Barış, film müziği bestecisi ve müzisyen Uğur Ateş, sanat yönetmeni ve prodüksiyon tasarımcısı Mustafa Ziya Ülkenciler ile konuştuk. Hepsinin sorunu aynı, kanun ve yasalar var fakat uygulama yok. Onlara göre Türkiye’de sinemacıların telif hakları alanındaki sistem çalışmıyor veya bilerek çalıştırılmıyor.
SINIRSIZ SÖZLEŞMELER SONLANDIRILMALI
Setem Genel Başkanı Mehmet Güleryüz
Türkiye’de sinemacıların telif hakları alanındaki sistem işlememektedir dolayısıyla ülkemizin sinema alanında telif hakları karnesi sıfırdır. Türkiye’de özellikle telif sorunu yaşayan sinema meslek grupları senarist, yönetmen ve oyunculardır. Bunun en büyük nedeni TV kanallarının filmin gösteriminden önce yapımcılar aracılığıyla senarist, yönetmen ve oyunculardan haklarının sınırsız süreli sözleşmelerle devir alınmasıdır. Bu noktada sanatçıların çeşitli kopyalamalar nedeniyle uğrayacakları telif hakları kayıplarını gidermek amacıyla; müzik CD, DVD, Blu-ray, oyun vs. gibi çoğaltma cihazlarından alınan özel kopyalama harcının (Copyright Levy) sanatçılara ödenmesi telif hakları sorununda önemli bir adım olacaktır. Öte yandan gelişen dijital dünya ve teknoloji telif hakları konusunda olumsuz anlamda rol oynamaktadır. Tüm bu sorunlar için çözüm önerilerimse şunlardır: Sınırsız ve süresiz devir sözleşmelerinin sonlandırılması, devir sözleşmesi yapılsa dahi telif haklarının devredilememesi, özel kopyala bedellerinin meslek birliklerine ödenmesi ve kamuoyunda telif hakları konusunda bilinçlendirici çalışmalar yapılması.
TAHSİL EDİLEN TEK KURUŞ TELİF YOK
Senarist İlker Barış
Türkiye’de ne yazık ki sinema alanında “telif hakları” diye bir şey yok. Eser sahiplerinin telif haklarını koruması, telif toplaması ve hak sahiplerine dağıtması için kurulan meslek birlikleri var. Bunu yasa öngörüyor, ama uygulamalar buna izin vermiyor. Sinema alanındaki diğer tüm meslek birlikleri gibi, biz de, yani senaryo ve diyalog yazarlarının telifleri için kurulmuş olan SenaristBir de ne yazık ki telif toplayamıyor. Tahsil edilen tek kuruş telif yok. Yapımcı ve kanallara soracak olsanız, teliflerini ödüyoruz yanıtını alırsınız. İlk başta satış bedeli olarak ödedikleri ücreti teliften sayıyorlar. Yani satış bedeli ile telif bedeli birbirine karıştırılıyor. Senarist senaryosunu satar, satın alan bu senaryo ile kendine bir sinema eseri üretir ve bu eseri ticari dolaşıma sürer. Telif, ticari dolaşımda bu eserden nemalananlardan alınacak ücrettir. Yani son kullanıcıya ulaştıranlardan ve buna aracılık edenlerden, çünkü onlar da bunu yaparak eser üzerinden para kazanıyorlar. Tekrar tekrar yayınlayıp eserin katma değerinden faydalanıyorlar. Ama bunu yaparken eser sahibinin hakkını gasp ediyorlar, bundan eser sahiplerine de bir bedel ödemeleri gerekiyor. Eser sahiplerinin birey olarak bunların peşine düşüp tahsil yapabilmesi nerdeyse imkânsız, bu yüzden meslek birlikleri var. Nasıl ki müzik eseri sahipleri meslek birlikleri buralardan telif tahsili yapabiliyorsa, sinema eseri sahipleri ve dolayısıyla senaristlerin de meslek birlikleri aracılığı ile telif toplaması ve üyelerine dağıtması gerekiyor. Ama mevcut yasada, “satış bedeli” ile “telif bedeli”nin birbirine karıştırılmasını önleyecek bir hüküm yok. Satış bedelini veren telif bedelini de verdim diyor ve eser üzerinden sonsuza kadar katma değer elde ediyor. Bir an önce, tüm dünyadaki örneklerde olduğu gibi telif hakları yasasının revize edilmeli, satış bedeli ile telif bedelinin birbirine karıştırılmasını önleyecek hükümler konulmalı ve telif haklarının asla devredilemeyeceği hükme bağlanmalı. “Sermaye sahibi yapımcı” ile “bağlantılı hak sahibi yapımcı” tanımları yasada yapılmalı ve bu sayede ikisi birbirinden ayrıştırılmalı. Sermaye sahibi yapımcıların “bağlantılı hak sahibi yapımcı meslek birlikleri”ne üyeliğinin önü kapatılmalı.
ÇÖZÜM YASAYI UYGULAMAKTAN GEÇİYOR
Film müziği bestecisi Uğur Ateş
Telif haklarımız Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile koruma altına alınmıştır. Üyesi olduğumuz meslek birlikleri, bu telifleri toplayarak belirli periyodlarla bestecilere dağıtır. Sinema filmi, televizyon gibi başka mecralarda yayınlanırsa telif alınabiliyor, ancak sinema salonlarından ve dağıtımcılarından telif henüz alınamıyor. Besteciler ciddi bir hak kaybı yaşamakta. Öte yandan genç arkadaşlarımızın besteleri birçok yapımda kullanılmakta, ancak besteci olarak isimleri yazılmamakta, bu çok üzücü. Kanun yapımcıya telif konusunda sonsuz bir hak tanımıyor. Besteci ve yapımcı arasındaki sözleşme gereği yapımcı, yapımı için besteciden aldığı eserleri sözleşme hakları dâhilinde kullanabilir. Telif hakları tamamıyla besteciye aittir. Film müziği bestecisinin hakları, oldukça net şekilde yasayla koruma altına alınmıştır. Bestecinin telif haklarını kendi üstüne geçiren yapımcılar ve yapım şirketleri var, lütfen yasaya ve emeğe saygı duysunlar. Sistem aslında dünyada iyi çalışıyor, birçok müzisyen, şarkıcı, besteci, söz yazarı dijital gelirlerle ayakta kalıyor. Ülkemizde dijitalden toplanan gelirler biraz karmaşık bir halde. Telif gelirinin neye göre toplandığı ve dağıtımının yapıldığı konusunda yeterli bilgimiz yok. Meslek birliklerinin dijital gelirleri toplamada henüz yeterli olduğunu düşünmüyorum. Sistemin ülkemizde oturmasına bence biraz daha vakit var. Çözümse çok basit, herkesin yasaya saygı duyması ve gereğini yapması lazım. Meslek birliklerinde de genç kadrolara ihtiyaç var, gençlere daha çok söz verilmeli.
SANAT YÖNETMENLERİNİN TELİF HAKKI GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler
Dünyadaki düzenin aksine Türkiye’de sanat yönetmenlerinin telif hakkı yok. Bunun asıl nedeni ise, dünya sinema sektöründe çalışanların sıfat ve yetkileri ile Türkiye’de çalışanların sıfat ve yetkilerinin örtüşmemesinden kaynaklanıyor. Dünya sinemasında sanat yönetmeninin üzerinde ‘production designer’ yani yapım tasarımcısı denilen biri var. Filmin tasarım, dekor, ışık, görüntü vb. konularında söz sahibi olan bir isim bu. Filmin estetik yapılandırmasının mimarı diyebiliriz kısaca. Bizde örneğin, masaya sürahiyi, bardağı koyana da mekânı tasarlayıp uygulamasını yapana da sanat yönetmeni ya da dekorcu dendiği için bu kişinin varlığına ihtiyaç duyulmuyor. Bu da bir telif sorunudur. Oysa ülkemizde pek çok değerli sanat yönetmeni arkadaşımız bu işi yapıyor. Özellikle yeniden tasarlanıp uygulanmış film mekânlarının sanat yönetmenlerinin, özellikle de bu filmlerden ödül almış olan sanat yönetmenlerinin, telif haklarından yararlanması gerekir. Nasıl ki senaryo, film çekilirken bazı değişiklere uğrayıp film bittikten sonra o filmin senaryosu olarak anılıp telif hakkından yararlanıyorsa, aynı şey sanat yönetimi için de geçerlidir. Ancak sanat yönetmenlerinin telif hakkı görmezden geliniyor. Sanat yönetmeninin tasarımı ve filme katkıları filmin estetiğine ve yapısına katkı sağladığı sürece telif hakkını hak eder. Çünkü o üretilenler yarın öbür gün yıkılsa da çekilmiş filmin bünyesinde kalır. Ve filmin her gösteriminde o üretim sergilenir. Filmin konusu fark etmez. İster Günümüz, ister Dönem, isterse Fantastik konulu bir film olsun, yaratılan her şey özgünse, çekilmiş filmin bünyesinde hissediliyorsa olay bitmiştir. Bu özgün bir tasarımdır ve Telif hakkını hak eder. Ödülleri hak ettiği gibi…
DAHA ÖNCE NELER OLMUŞTU?
Hiç şüphesiz sinemada telif hakkı sorunu oyuncuların da mağduriyet yaşadığı bir durum. Özellikle Yeşilçam emektarları oynadıkları yüzlerce film yıllarca televizyonlarda gösterildiği halde bu gösterimlerden herhangi bir gelir elde edemediler. Bu konuda en çarpıcı örneklerden biri geçen yıl yaşandı. Türk sinemasının usta oyuncusu Kemal Sunal’ın ailesi, 1970 ve 1980’li yıllarda sanatçının rol aldığı filmlerin, sinema gösterimi dışında yayınlanmasına ilişkin açtıkları ‘telif hakkı’ davasının Yargıtay tarafından aleyhte karar verilmesinin ardından davayı Anayasa Mahkamesi’ne taşıma kararı aldı. Aile bu davalara gerekçe olarak Kemal Sunal’ın ‘icracı sanatçı’ sıfatıyla oynadığı yeşilçam filmlerinin sinema gösterimi dışında kendisinden izin alınmadan, televizyonda veya farklı platformlardaki gösterimlerindeki telif hakkı ihlallerini gerekçe göstermişti.
Tüm bu yaşananların ardından usta oyuncu Kemal Sunal’ın defalarca ekrana gelen filmleri için ailesine telif hakkı ödenecek olması, sinema sanatçıları için umut olmuştu. Yargıtay’ın, Sunal’ın ailesinin Düttürü Dünya ve Yoksul filmlerinin yapımcısı Şerafettin Gür aleyhine açtığı telif davasını onamasının ardından Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Fikret Hakan ve Sadri Alışık’ın oğlu Kerem Alışık da haklarını mahkemede aramaya karar vermişti.
FİLMLERDEN YAPIMCILAR NEMALANIYOR
Oyuncular mahkemeye toplu olarak başvurarak, Yeşilçam filmlerinden doğan haklarını hukuk çerçevesinde arayacaklarını dile getirmişti. Bu süreçte Hülya Koçyiğit şu açıklamalarda bulunmuştu: “Geride bıraktığımız senelerde yapılan gösterimden taleplerimiz hakikate uygun olmayabilir. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır. Bu dönemden itibaren televizyonlarda yayınlanacak filmlerin sanatçılara getirisi olması uygundur.” Filmleri için yargı yoluna gitmeyi düşündüğünü ancak şu an için bir girişimde bulunmadığını aktaran Koçyiğit, “Telif Yasası ile ilgili beklediğimiz ilave bir kanun var. Yeni yasama döneminde gündeme gelecek. Ondan sonra ne yapacağımız belli olur.” yorumu yapmıştı.
Sinema sanatçılarının ekranlarda oynayan filmlerinden gelir elde edemediğinden dert yanan Ediz Hun ise, “Maalesef filmlerimizden yapımcılar nemalanıyor. Bütün haklardan filmin oyuncuları da yararlanmalı.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. Fikret Hakan da vefatından önce telif hakları adına yeni bir yasa yapılmasını, devletin muğlâk maddeleri berrak kılmasını isteyenlerden biriydi. Bu anlamda Kemal Sunal davasını önemli gören Hakan, mahkemelere tek tek başvuru yerine toplu başvurunun daha uygun olacağını savunarak, “Çünkü tek tek başvurursak dava aylar, seneler alır. Para da para olmaktan çıkar.” şeklinde konuşmuştu. Hakan televizyonlarda daha evvel yayınlanan filmlerden de telif alınması gerektiği kanaatinde olduğunu dile getirmişti. ’Turist Ömer’ karakteri ile milyonların gönlünde yer edinen merhum aktör Sadri Alışık’ın oğlu Kerem Alışık da telif hakları adına Sunal ailesi gibi mahkemenin yolunu tutabileceklerini aktarmıştı.