Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş insanlarından biri olan, devlet adamlığı kimliğinin yanı sıra müzisyen kimliği ile de onu tanıdığımız İzzeddin Hümayi Bey’in, çocuk şarkıları gün yüzüne çıkarıldı. Bu şarkılar NUN Okulları öğrencileri ile müzisyenler Yüce Gümüş ve Murat Büyükkaya tarafından bestelendi. Ortaya ise hem şahane bir belge çalışma bunun sonucunda da nefis bir konser çıktı. Meğer bize ait öyle güzel çocuk şarkılarımız varmış ki…
Eğitimi ve repertuvarı, konuyla ilgili kaynakların yetersizliği düşünüldüğünde çocukların musiki hayatı, her yönüyle araştırılmaya muhtaç bir alan. Ruhu, zihni ve kalbi her yönüyle besleyen müziğin çocuk hayatında ne derece önemli olduğunu, günümüzde yapılan bilimsel ve kültürel araştırmalar da ispat etmekte. Ancak Batılılaşma ve eğitim hayatında gerçekleşen inkılaplar sonucunda şekilden şekle giren müzik eğitimimiz, yozlaşmanın zirvesindeki şu dönemde büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu değişim sürecinde Türk Müziği sistemi ile çocuk şarkıları bestelenmekten ziyade önceleri Batı müziğinden alınma şarkılara Türkçe söz yazılarak adaptasyona girişilmiş. İşte bütün bunları kendine dert edinen Kültür Bakanlığı müzisyeni Yüce Gümüş buna kafa yordu ve bir araştırma başlattı. Resmi ve özel nota arşivlerinin taranması sonucunda da tespit etti ki aslında yaklaşık 600 adet özel olarak çocuklar için yapılmış özgün Türk Müziği beste çalışması var. Hiçbirinin uyarlama olmadığı bu eserler kendi öz sanatçılarımıza ait. Kimler mi? İzzeddin Hümayi Bey, Kazım Uz, Zati Arca, Kazım Karabekir, Muallim İsmail Hakkı Bey, Sadeddin Kaynak, Bekir Sıtkı Sezgin, Erol Sayan, Cinuçen Tanrıkorur, Mutlu Torun ve Yılmaz Yüksel bu çalışmaları yapan isimlerin başında geliyor. Müzik Danışmanı olduğu NUN Okulları’na bu çalışmasını sunan Yüce Gümüş, okulun müzik öğretmeni Murat Büyükkaya ile uzun bir işbirliğine girdi ve İzzeddin Hümayi Bey’in eserlerini besteledi. Bunun sonucunda ise ortaya hem çok önemli bir belge çalışma çıktı hem de öğrencilerin içinde yer aldığı bir konser verildi.
BATI’NIN ESERLERİNİ ÇOCUKLARIMIZA AKTARIYORUZ
“Ülkemizde çocuklara yönelik müzik eğitimi ve çocuk şarkıları Türk müziği odağında değil, daha çok Batı müziğinden uyarlama bir şekilde bize geçmiş eserler var. Bizim ritimlerime ve usullerimize ait, bizim makamlarımızı ve bizim müzik tonlarımızı içeren bir repertuvarın olmadığını zannediyorduk. Biraz da Batılılaşma hareketlerinin günümüze yansımasıyla Batı müziğinden uyarlama şarkıların çocukların çocuklarımıza öğretildiğini biliyorduk.” diyen Yüce Gümüş bu araştırmasıyla bizim bestecilerimize ait sandığından daha fazla eser olduğunu gördüğünü söylüyor. Daha sonra bu çalışmasını bir sosyal sorumluluk projesi haline getiren Gümüş, ilk olarak müzik danışmanı olduğu NUN Okulları’na bu projeyi sunmuş. Okulun müzik topluluğu ve müzik öğretmeni Murat Büyükkaya ile bu eserleri icra etmeye başladıklarında eserlerin çok çarpıcı ve güzel olduklarını fark ettiklerini dile getiren Gümüş, çocukların da bu durumdan çok etkilendiğini ve bu kültürel ağırlığı üzerlerinde hissettiklerini ifade ediyor.
UYARLAMA BİZE AİT OLAN BİR ŞEY DEĞİLDİR
Projeyle ilgili “Uyarlama bize ait olan şeyler değil. Batı’da meşhur olan şeyleri alıyoruz. Buna gerek yok. Biz neden bir şey üretemiyor olalım ki? Kaldı ki bu yeni bir şey değil, zamanında yapmışlar. Biz yeniden bir hareket başlatmıyoruz. Yapılmış olanı ortaya çıkarıyoruz şu anda.” şeklinde konuşan Yüce Gümüş, bazı bestecilerimizin tamamen bu gaye üzerinde yaptığı çalışmalar olduğunu söylüyor ve Cinuçen Tanrıkorur örneğini veriyor: “Kendisinin bir doğum günü şarkısı var. Bu doğum günü şarkısını kasıtlı olarak besteliyor. Amacı da şu, yabancı doğum günü şarkılarından çocuklarımızı kurtarmak…” Projenin uzun vadedeki sonuçları içinse şunları söylüyor Gümüş: “Klasik Türk Müziği dediğimiz ve şu an insanlara ağır ve anlaşılmaz gelen bu müzik, aslında bilinmediği için anlaşılmıyor. Nasıl bildireceğiz? Çocukluk yaşlarda bu kavramları, tonları, melodileri ve ritimleri çocuklara kazandırırsak -ki besteciler çalışmışlar bunun için- ilerleyen zamanlarda musiki müzelik bir musiki olmaktan çıkacak. Tekrar hayata nüfuz edecek. Bu yaptığımız bunun bir aşamasıdır.”
ŞARKILAR PEDAGOJİYE UYGUN BİR ŞEKİLDE YAZILMIŞ
Bu eserler üzerinde müzikal analizlerde bulunan Gümüş, eserlerin melodi ve ritimlerinin beraberinde sözlerinin de özenle hazırlandığını fark etmiş. “Pedagojik ve drama öğeleri içerdiğini tespit etmeye başladım. Çocukların ruh dünyalarını bozmayacak naiflikte sözlerden oluşuyor bu eserler. Seçilen güftelere çok özenilmiş ve her şeyden önce bize ait değerler taşıyor. Binlerce yıllık medeniyetimizin ve değerlerinin müziklendirilmiş halini görüyoruz bu eserlerde. Ben bu coğrafyada yaşayan biri olarak bu coğrafyanın birikiminden evlatlarımız istifade etsin istiyorum.” diyen Gümüş bu çalışmanın çocukların da çok hoşuna gittiğini söylüyor. “O kadar beğendiler ki artık mesela o yaş grubundaki çocukların kullanmadığı kelimeleri de kullanıyorlar. Burada da dil hususu devreye giriyor. Unutulan kelimeler. Biz çocuklara bu kelimeleri vermediğimiz için onlar bunlardan mahrum kalıyor.” Ayrıca Gümüş başka bir önemli konuya daha parmak basıyor: “Okullarımızda çocuklarımıza iyi bir Türk müziği eğitimi verilseydi bugün değerler eğitimine ihtiyaç duymazdık. Müzik içinde dili, diksiyonu, fonetiği, hafızayı da güçlendiren, duyguları güzel bir tarafa yönlendiren bir şey.”
BİTLİS’TE BİR OKULA MÜZİK SINIFI YAPILACAK
Bu proje somut olarak içinde İzzeddin Hümayi Bey’in eserlerinin olduğu ve Büyükkaya ile Gümüş tarafından notalandırıldığı bir kitapçık ve CD haline getirildi. Okuldaki müzik topluluğu ile kayıtların yapıldığını söyleyen Gümüş, bu kitapçık ve CD’den elde edilen gelirle Bitlis Tatvan’da bir okula müzik sınıfı hediye edeceklerini söylüyor: “Bu arka arkaya bir külliyat çalışması olarak yapılacak. Ve memleketin her tarafına hediye edilecek. Çünkü biz istiyoruz ki burada yapılan bir çalışma memleketin her şehrinde duyulsun, bilinsin ve çalışılsın.”