HaberKültürManşet

Delilerin İstanbul tarihi

Genelde İstanbul’un tarihine savaşlar, zaferler, mağlubiyetler yani diplomasi üzerinden bakıyoruz. Başka bir tarih okuması mümkün müdür? Deli ya da meczup kavramıyla bir İstanbul tarih okuması yapabilir miyiz? Bu sorulara cevap arayan Bağımsız Sanat Vakfı Tarihsel Serüvende İstanbul’un Meczup ve Delileri adlı bir proje için kolları sıvadı.

Eskiden hayatımızda sıkça rastladığımız çok renkli karakterler vardı. Özellikle mahalle kültürünün canlı olduğu yerlerde ‘deliler’ ve ‘meczuplar’ sadece ailelerin değil mahallenin de bir parçası gibiydi. Şimdiki gibi güvenlik sorunu, ‘tehdit’ algısı olmadığından onların varlığı, dünyaya farklı yerlerden bakışları hayatımıza derin anlamlar katardı. Şehirler büyüdükçe birer birer çekilmeye başladılar sokaklarımızdan. Ancak onların taşıdığı değer ve anlamın peşine düşenler ne mutlu ki.

Bağımsız Sanat Vakfı bugünlerde Kültür Bakanlığı desteğiyle Tarihsel Serüvende İstanbul’un Meczup ve Delileri adlı bir projeyi hayata geçiriyor. Proje İstanbul’un tarihindeki meczup ve delilere ışık tutuyor. Bu çalışma çerçevesinde meczupluk ve delilik üzerine araştırmalar yapıldıktan sonra katılımcılar tarafından ürünler ortaya çıkarılacak. Çok farklı biçimsel formatta olacak bu eserler büyük bir sergi kapsamında sergilenecek. Proje Koordinatörü ve İstinye Üniversitesi Öğretim Görevlisi İzzet Umut Çelik ve Proje Küratörü, Bağımsız Sanat Vakfı kurucusu Hülya Yazıcı’nın kapısını çalıp neden delilerin peşine düştüklerini sorduk.

Bir meczubun veya delinin gözünden İstanbul’un 24 saatini, onların gündelik hayatını ve nasıl yaşadıklarını merak ederek yola çıkan ikili, proje ile şehrin geçmişine uzanıp dünden bugüne şehrin deli ve meczuplarının nasıl yaşadıklarını, onların hayatında değişimler olup olmadığını irdeleyecek. Daha önce “Anadolu Selçuklu Mirası ve Güncel İmgeler” adlı ilk projesini başarıyla gerçekleştiren Vakıf, yeni projeleri “Tarihsel Serüvende İstanbul’un Meczup ve Delileri”nde de oldukça iddialı.

İSTANBUL’U BAŞKA BİR YERDEN OKUMAK İÇİN

Hülya Yazıcı ve İzzet Umut Çelik

Proje Koordinatörü İzzet Umut Çelik bu projeye İstanbul’un tarihi okuması üzerinden yaklaştıklarını söylüyor ve ekliyor: “Genelde İstanbul’un tarihine savaşlar, kazançlar, mağlubiyetler yani diplomasi üzerinden bakıyoruz ve okuyoruz. Başka bir tarih okuması mümkün müdür? Bir deli ya da meczup kavramıyla bir İstanbul tarih okuması yapabilir miyiz? Bu sorulara yanıt arıyorduk. Ve bunu yaparken inançlar, farklı gelenekler, mimari, psikoloji, sosyoloji, dinler tarihi gibi aslında birçok sosyal bilimler başlığı altında bu meczup ve deli kavramının izini sürmek istedik. İstanbul’a yoğunlaşmak ve bu sırada meczup ve deli algısını tanımlamaya çalışmak, bizim projenin amaçlarından birini oluşturuyordu. Meczup ve deli nerede yakınlaşıyor ve nerede birbirinden ayrılıyor? Bunun farklı disiplinlerde farklı tanımlamaları var. İstanbul’da hemen hemen bunların hepsinin izlerini bulabileceğimiz bir nokta. Ayrıca İstanbul’un tarihinde Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi var, bunların hepsini değerlendirme kapsamına alacağız. Alanda çalışan akademisyenlerin katılımıyla bunlarla ilgili seminerlerimiz olacak, herkes kendi alanı üzerinden bu soruya yanıt aramaya çalışacak. Bunların neticesinde de belli işler ortaya çıkarılacak.”

SANATIN YARARLI VE İYİLEŞTİRİCİ TARAFINI ÖNEMSİYORUZ

Küratör Hülya Yazıcı projenin hem eğitici hem de sosyolojik pek çok tarafı olduğunu söylüyor. Tarih okumasının yanı sıra birçok okumanın mümkün olduğunu belirten Yazıcı, aynı zamanda projenin metaforik yanlarının varlığına da dikkat çekiyor. Yazıcı, bu projenin genel çerçevesini de şöyle çiziyor: “Proje bir ifade biçimi ve sanat, aynı zamanda bir bilgi alışverişi ve araştırma süreci. İrdelemeden sonra sanatsal bir şeye dönüşecek. Biz vakıf olarak sanatın sosyolojik, yararlı ve iyileştirici tarafını da önemsiyoruz.” İzzet Umut Çelik ise bu proje için birçok insanın heyecanlandığını söyleyerek ekliyor: “Sanki herkesin kafasında bir yerlerde böyle bir şey varmış ama kimse dillendirmemiş gibi. Muhtemelen bu proje sonrasında konuyla ilgili başka çalışmalar da yapılacak. Çünkü çok zengin bir konu.”

Bu projenin finalinde katılımcıların uzun bir yolculuk sonrasında ortaya çıkardıkları farklı biçimsel formatlarda sanat eserleri çok büyük bir sergi kapsamında ilgilileriyle buluşacak. Bu sergide resim, heykel, kitap, video-art, seramik, müzik, kısa film gibi her katılımcının kendi malzemesiyle kendini ifade edeceği ürünler yer alacak. Ayrıca serginin birkaç farklı alanda yapılması öngörülüyor. Hülya Yazıcı bu projenin çıktılarından biri olarak bir harita hazırlanacağını da söylüyor. Harita, İstanbul’un tarihsel serüveninde yaşamış meczup ve delilerin şu anki kabirlerini kapsayacak. Yazıcı ayrıca kent yaşamına ve hızlı yaşam biçimine uyum sağlayamayan, kaçmak isteyen birçok insanın olduğunu söyleyerek “Kaçıp kendini ve doğayı keşfetmek…” hareketinin de projenin ürünlerine yansıyacağını ifade ediyor. İzzet Umut Çelik de meczup ve deliler için Eyüpsultan ve Çemberlitaş’ın önemli bir buluşma ve gündelik vakit geçirme merkezi olduğunu söyleyerek, onlar için birer doğal mekân üretilebileceğini belirtiyor.

MECZUPLUK VE DELİLİK EVRENSEL

Peki, meczupluk ve delilik hakkında proje yürütücüleri ne düşünüyor? Hülya Yazıcı, meczubun ve delinin kendi içindeki yaşamlarına eğiliyor. Onların topluma bakışı, toplumun da onlara bakışının çok önemli olduğunu söyleyen Yazıcı, toplumun o mahallede doğmuş ve büyümüş olan meczup ve delilerini daha güzel sahiplendiklerini ve onlara değer verdiklerini belirtiyor. Bu noktada Pazarola Hasan Bey örneğini veren Yazıcı, esnafın Hasan Bey’in bir gün onların yanına uğramadığında işlerinin kötü gideceğini düşündüklerini ifade ediyor. Esnaf, onların o saflığının ve iyi niyetinin kendilerine güzel şeyler ve hayır getireceğine inanıyormuş. Yazıcı aslında bunun da bir tedavi yöntemi olduğunu söyleyerek projede eski yöntemler ve günümüz modern tedavi yöntemleri üzerinden de karşılaştırma yapılacağını ifade ediyor. İzzet Umut Çelik ise meczup ve deliliğin evrensel olduğunu düşünüyor. Dünyanın birçok coğrafyasında ve algısında böyle bireylerin var olduğunu, bunu dünya sinemasındaki filmlerden de kolay bir şekilde okuduklarını; oradaki bireylerin mutlaka birbirleriyle kesişen noktaları olduğunu söylüyor.

KATILIMCI ÇAĞRI METNİ

Bizans ve Osmanlı dünyasının başkenti olan İstanbul’u alışılagelmiş olanın dışında tanıyabilmek ve algılamak için tarihin arka sokaklarında gezinmek, önemli gerçekliklere temas şansını yaratmakta, özellikle disiplinlerarası yapılan tarih okumalarında yeni yorumlar ve tahliller yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu anlamda, mekân ve zaman algısı dâhilinde delilik ve meczupluk bahsi, önemli bir hafızaya tanıklığa ve envantere sahiptir.Yapılması düşünülen çalışma, us ve inancın, zafer ve mağlubiyetin izlerinin sürülebildiği nadir yaşam alanlarından biri olan İstanbul’u, ‘başka bir tarih mümkün’ algısıyla okuyabilmeyi amaçlamaktadır. Bu aşamada deliler ya da meczupların gözünden ve belleğinden bir İstanbul kent tarihi okuması yapılmaya çalışılacak ve konuyu, görsel sanatlarda üretim yapan sanatçılar ve tasarımcıların gündemine dâhil etmek esas alınacaktır.Teorik düzlemde seminer dizisi ile akademisyenler, sanatçılar, edebiyatçıların bilgi birikimleri, sinema okumaları ve yapılacak gezilerle zenginleşen, disiplinlerarası yeni bir İstanbul ve İstanbul tarihi okuması yapmak; pratikte ise açığa çıkartılan bu okumanın plastik sanatçılar, text/metin, tasarım gibi imkânlarla yorumunu ortaya koymak projenin hedefi olacaktır. Alanında uzman akademisyenler tarafından proje içeriği doğrultusunda yapılacak seminerler ve geziler neticesinde çalışmada sanatçı ya da katılımcı olarak yer almak isteyenlerin, sanat ve tasarımın çok boyutlu birlikteliğini deneyimleyen ve üreten işlere imza atmasını umut ediyor ve sizleri aramızda görmek istiyoruz. 

Başvuru: info@bagimsizsanatvakfi.org

Etiketler

İlgili enformasyon

Bir yanıt yazın

Close

Adblock Detected

Reklam engelleyici devre dışı bırak