Yönetmen Deniz Tortum, doğduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki gündelik hayatı mercek altına aldığı belgesel filmi Maddenin Halleri mekân insan ilişkisini konu edinen başarılı bir kısa film olarak izleyici karşısına çıkıyor: “Hastanede olmak duygusal olarak yoğun bir deneyim. Pek çok farklı insan gelip gidiyor, sürekli bir şeyler oluyor, hastalıklara, ölüme çok yakınsınız. Bir yandan da her an hayatta olduğunuzu, hayatın değerli bir şey olduğunu hissediyorsunuz.”
Genç yönetmen Deniz Tortum, Maddenin Halleri adlı belgesel filmiyle son zamanların dikkat çeken belgesel filmlerinden birine imza attı. Tortum, babasının hekim olarak 30 yıl görev yaptığı ve kendisinin dünyaya geldiği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki gündelik hayatı mercek altına alıyor. Hasta odalarından koridorlara, yemekhaneden ameliyathanelere uzanan kamera, seyirciyi birbirinden renkli karakterlerle tanıştırıyor. Eskimeye yüz tutmuş mekânın olduğu kadar, işlerine tutkuyla bağlı sağlık çalışanlarının ve iyileştirmeye çalıştıkları hastaların portresi de belgeselde görünür kılınıyor. Seyircisini hayattan ölüme, gerçekten kurmacaya taşıyan bu gözlem, mekân insan ilişkisini de gözler önüne seren başarılı bir yapım olarak izleyici karşısına çıkıyor. Tortum ile sohbetimize geçmeden önce kendisini daha yakından tanıyalım: “İstanbul’da, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde doğdum. Belgesel ve kurmaca filmler yapıyorum. Maddenin Halleri son filmim, 2018’de ise Can Eskinazi ile birlikte yol ve müzik belgeseli olan Anadolu Turnesi’ni yaptık. Bir yandan yeni medya ve teknoloji üzerine çalışıyorum. MIT Open Documentary Lab’de araştırma görevlisi olarak sanal gerçeklik (VR) üzerine çalıştım. Çağrı Hakan Zaman ve Nil Tuzcu ile birlikte 6-7 Eylül olaylarını anlatan VR deneyimi ‘Eylül 1955’’i yaptık. Bir de Emre Yeksan’ın Yuva filminin dünyasında geçen VR filmi ‘Selyatağı’nı yaptık. Onun dışında… Teknolojiyle, gelecekle, yeni anlatılarla ilgileniyorum.” Tortum ilk olarak bu belgeselin nasıl bir düşünce sürecinin ürünü olduğunu şöyle açıklıyor: “Doktor bir ailede büyüdüm. Babam da meslek hayatı boyunca Cerrahpaşa’da çalıştı, hala da çalışıyor. Hastaneleri hep kasvetli yerler olarak düşünsek de gözlemlediğim ve dinlediğim hikayelerden algıladığım kadarıyla şenlikli, hayatı olumlayan, mizahın yoğun olarak kullanıldığı yerlerdi. Doktor algısı ve sağlık çalışanlarının gündelik hayatı üzerine bir film yapma isteğim vardı. 2015’te Cerrahpaşa’nın yıkılacağına dair haberler çoğalınca da hızlı bir kararla çekimlere başladık…”
BEŞ YILDIR HAYATIMIN BİR PARÇASI
“Beş yıldır bu film hayatımın bir parçası, kurgu sürecinde yüzlerce kez izlemişimdir, hatta size tek tek sırasıyla her planı sayabilirim. Her şeyiyle hafızama kazınmış durumda. Bir yandan da kişisel bir film, mesafe koyarak bakmam biraz zor. Fakat belki şunu söyleyebilirim. Filme başlarken ve çekerken hep izlemek isteyeceğim, ‘keşke olsa’ dediğim bir film yapmak istiyordum, öyle bir film olduğunu da umuyorum.” şeklinde konuşan Tortum, filminin hangi festivallerde gösterildiğiyle ilgili ise şunları söylüyor: “Maddenin Halleri ilk gösterimini Rotterdam Film Festivali’nde bu yılın başında, ocak ayında yaptı. İkinci gösterimini mart ayında New York’ta Museum of the Moving Image’da yapacaktı, gösterimden iki gün önce pandemi dolayısıyla şehir karantina sürecine girdi ve gösterim iptal oldu. Pandeminin başlangıcından bu yana Dokufest, Antalya Film Festivali, Engelsiz Filmler Festivali, İstanbul Film Festivali ve Imagine Science Film Festivallerinde gösterildi. Antalya ve İstanbul Film Festivallerinde En İyi Belgesel Ödülü’nü, Engelsiz Filmler Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen Ödülü’nü, Imagine Science Film Festivali’nde ise Labocine Özel Mansiyon ödülünü kazandı.”
ÇEKİMLER ÜÇ SENEYE YAYILDI
Maddenin Halleri filminin çekimleri üç seneye yayılmış: “Çekimler 2015-2018 yılları arasında gerçekleşti. 2015 yazında pek çok farklı yerde çekim yaptık: ameliyathaneler, acil, doktorlar odası… Birkaç ay sonra çektiğimiz görüntülere dönüp, o görüntüleri kabaca kurgulayıp filmin yapısına dair fikirler bulduk. 2016’da tekrardan çekimler yaptık, tekrardan kurguladık, bu aynı şekilde 3 sene boyunca devam etti. Çekimler 3 seneye yayılsa da toplamda yaklaşık 60 gün çekim yaptık. Kurgu da birkaç ay kurgulayıp, birkaç ay bekleyip tekrar kurgulayarak ilerlediğimiz bir süreç oldu. Belgesel yaparken kurgu esnasında çektiğiniz görüntülerin, sahnelerin, yaşadığınız karşılaşmaların ne anlama geldiğini anlamanız için zamana ihtiyacınız olabiliyor.”
HASTANEDE OLMAK DUYGUSAL BİR DENEYİM
Tortum, çekimler sürecinde nelerle karşılaştıkları ve doktorlar ile sağlık çalışanlarının onlara karşı olan tavırları hakkında ise şunları söylüyor: “Çekimler baya öğretici ve yorucuydu. Hastanede olmak duygusal olarak yoğun bir deneyim. Pek çok farklı insan gelip gidiyor, sürekli bir şeyler oluyor, hastalıklara, ölüme çok yakınsınız. Bir yandan da her an hayatta olduğunuzu, hayatın değerli bir şey olduğunu hissediyorsunuz. Sağlık çalışanları bu yoğunluğu hafifletip, gündelik bir hale getirebiliyor. Filmi çekerken karşılaştığım şeyler ve gözlemlerin çoğu filmin içinde yer alıyor. Sağlık çalışanlarının tavrı genellikle teşvik edici ve cesaretlendiriciydi, çok destek ve yardımcı oldular. Filmdeki ‘oyuncular’ -ya da katılımcılar- da filme çok şey kattılar. Filmdeki kişilikler olmadan filmin tadı tuzu olmazdı. Onlara da çok teşekkür ediyorum.
CERRAHPAŞALILAR İÇİN DUYGUSAL BİR ARŞİV
Tortum’un babası bu belgeselle ilgili şunları düşünüyormuş: “Filmin Cerrahpaşa’yı olduğu gibi yansıttığını, şahsına münhasır bu hastaneyi ve oradaki hayatı tüm doğallığıyla gösterdiğini düşünüyor. Bu film bir yandan da Cerrahpaşa’lılar için duygusal bir arşiv. Filmdeki binaların çoğu yıkılmış olduğundan, hastanenin eski halini saklayan, onu geleceğe taşıyan bir film. O yönüyle de sevdiğini düşünüyorum.” Tortum bundan sonraki çalışmalarından ise şöyle bahsediyor: “Şu sıralar ARK diye bir proje üzerine çalışıyorum. Kathryn Hamilton ve Fırat Sezgin ile geliştirdiğimiz, bilgisayar ve simülasyon teknolojilerinin tarihini ve bu tarihin iklim kriziyle olan ilişkisini inceleyen kolektif ve uzun bir sürece yayılan bir araştırma ve sanat projesi. Bunun dışında üzerine düşündüğüm 3-4 tane daha proje var, fakat hiçbiri yeterince pişmiş durumda değil. Her projeyle yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum, o yüzden umarım bundan sonraki her proje bana da sürpriz olur, beni şimdiden tahmin edemeyeceğim yerlere götürür.”