KültürManşetSinemaSöyleşi
Mücadelenin belgeseli: Kailash
Yönetmen Derek Doneen, Kailash belgeselinde çocuk işçiliğinin önüne geçmeyi amaçlayan ve 2014 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Kailash Satyarthi’nin mücadelesini anlatıyor. Yönetmen Doneen, bunu belgesel sinemanın ezberlenmiş tekniğini alt üst ederek yapıyor. Ayrıca genç yönetmen yaptığı bu çalışmayla bir sinemacı olarak Kailash’ın sorumluluğuna dâhil oluyor.
BU GÖREVDEN GURUR DUYUYORUM
Yönetmene ilk olarak yaptığı bu iş hakkında ne düşündüğünü soruyorum; yaşının çok genç olduğunu da belirterek. O da yaptığı işten gurur duyduğunu söyleyerek söze başlıyor ve ekliyor: “Kailash’ın yaptıklarını diğer aktivistlere iletmek istedim. Bu görevden gurur duruyorum. Yaşımın bu işle bir ilgisi olduğunu ya da bir ölçüt olduğunu düşünmüyorum.” Peki, genç yönetmen böyle bir belgeseli yapmaya nasıl karar vermişti? Kendisinden dinleyelim: “Prodüksiyon ortağım 2014 yılında Kailash ile aynı yıl Nobel Ödülü kazanan Pakistanlı aktivist Malala Yousafzai hakkında bir film yapıyordu. Sonra beni aradı ve dedi ki ‘Burada inanılmaz bir adam var ve onunla tanışman lazım.’ Bu sayede kendisiyle tanıştım. O’nu araştırdığımda inanamadım yaptıklarına ve kendi kendime ‘böyle dünyayı değiştiren bir adamı nasıl olur da duymadık, görmedik’ dedim. Kendisinden çok etkilendim ve bu hikâyeyi işlemeye karar verdim.” Bütün bu süreçte ve belgeselin sonucunda aile ve çevresinden nasıl dönüşler aldığını merak ediyorum yönetmenin. Kendisi şöyle yanıtlıyor: “Ailem ve çevrem daima bana destek oldular ve dikkatli olmadı söylediler. Ayrıca baskın günlerinde biz de dâhil herkes çok gergindi. Ailem ve çevrem bu süreçte e-posta yoluyla benden hep bilgi beklediler. Belgeselin sonucunu da çok sevdiler. Zaten filmin değişik aşamalarında test gösterimleri yapıyor onlardan fikirlerini alıyordum. Filmin aşamalarını gelişimine doğrudan şahit oldular ve memnun oldular.”
YIKMAK İÇİN DEĞİL YAPICI OLMAK İÇİN FİLM YAPIYORUM
Kailash’ın yaptığı sadece ülkesi Hindistan için değil, tüm dünya için çok önemli. Çok büyük ve çok özel bir sorumluluk. Ama ben öyle düşünüyorum ki yönetmen Derek Doneen, Kailash’ın bu mücadelesini belgeselleştirerek bu sorumluluğa dâhil oluyor. Doneen ise bu konuda mütevazı davranmayı tercih ediyor: “Çok teşekkür ederim fakat asıl dikkati Kailash’a vermeliyiz. O gerçekten bir kahraman ve ben sadece onun mesajını ilettim. O yıllarda kendi hayatını riske attı ve herhangi bir koruması da yoktu. Nobel’den sonra biraz güvenliği artırıldı. Ama hayatının büyük bir kısmını riske atarak çocukları kurtardı. Onu alkışlamalıyız.” Belgeselde birçok çocuk da yer alıyor. Kurtarılan, kurtarılma sonrası psikolojik olarak iyileşme tedavisi alan. Yönetmene çekim sürecinde çocuklarla olan iletişim sürecini soruyorum o da şöyle yanıt veriyor: “Bir Hint yapımcımız ve sesçi dışında kimse Hintçe bilmiyordu. Dolayısıyla ‘Google Translate’ aracılığıyla çocuklarla iletişim kurduk. Çocuklar sürekli konuşuyordu. Anlaşmak biraz zor oldu. Ayrıca ben insanı yıkmak için değil yapıcı bir amaç için film yapıyorum. Ve genelde sevdiğim insanların filmlerini yapıyorum. Onlarla vakit geçirdikçe iletişim daha kolay bir hale geliyor.”
İNSAN TİCARETİ YAPAN BİRİYLE ARKADAŞ OLMAK ZORUNDA KALDIK
Belgeselin biçimsel formatına ve teknik özelliklerine geldiğimizde ise, genel belgesel algısı genellikle konuşan kafalardan oluşan, öğretici kaygısı yüksek belgesellerdir. Ama bu belgesel adeta kurmaca bir film gibi yansıyor izleyiciye. Merak ediyorum: Bu belgeselde kurgu hiçbir şey var mı? Bu belgeselde izlediğimiz hiçbir şeyin kurgu olmadığını söyleyerek söze başlıyor Doneen ve ekliyor: “Biz bu belgeseli çekmeden önce konseptini kafamızda oturtmuştuk. Ama böyle belgesellere bir diyalog yazamazsınız ya da bir şey planlayamazsınız. Sadece çekime başlamadan önce kafamdaki konseptlerin çekeceklerimle birbirine uyacağı umuduyla yola çıktım.” O halde belgesel bir şans ve tesadüf silsilesinden oluşuyordu. Öyle ki çocukları kurtarma operasyonları dâhil her şey an be an izleyiciye aktarılıyordu. “Kailash’ın ekibi belgeselde izlediğimiz kaybolan çocuklardan birini bulmaya çalışırken süreci biliyorduk çünkü yanımızda Kailash vardı. Fakat sonunun ne olacağını bilmiyorduk. Belli adımları biliyorduk fakat devamı ve sonucu hakkında bir fikrimiz yoktu ve bu çok heyecan verici bir durumdu. Çocukları kurtardıktan sonra bir de onların bir iyileşme süreci vardı. Onu da ayrıca çektik. Burada da aşağı yukarı ne yaşanacağını biliyorduk.” şeklinde konuşan genç yönetmen belgeselin asla kurgu barındırmadığına dikkat çekiyor. Peki, bütün bu süreçlerde tehlikeli anlar olmuş muydu? Mutlaka olmuştu. Kendisinden dinliyoruz: “Çok fazla sayıda gizli kamera kullandık. Bütün tehlikeli anlar aslında izleyiciye gösteriliyor ve yansıyor. Ayrıca bir insan ticareti yapan biriyle arkadaş olmak zorunda kaldık.”
BELGESELDEN GÖRSELLER:
152 MİLYON ÇOCUK İŞÇİ
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine göre dünyada yaşları 5 ila 17 arasında olan yaklaşık 152 milyon çocuk, işçi olarak çalışıyor. Bu çocukların 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor. Çocuk işçiler ağırlıklı olarak tarım sektöründe toplanıyor (yüzde 70.9). Çalışan her beş çocuktan hemen hemen biri hizmet sektöründeyken (yüzde 17,1) yüzde 11.9’u da sanayide çalışıyor. Bu çocukların yüzde 48’i 5-11 yaş, yüzde 28’i 12-14 yaş, yüzde 24’ü de 15-17 yaş aralığında. DİSK Genel İş Sendikası’nın Nisan 2017’de yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de çocuk işçi sayısı artıyor. 2012 yılında 601 bin olan 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı, 2016 yılına gelindiğinde 709 bine ulaştı. Bu çocukların 558 bini kayıt dışı çalıştırılırken, 150 bini sigortalı. Yani çalışan her 10 çocuktan 8’i kayıt dışı. Türkiye’de çocukların yalnızca yüzde 2.8’i nitelikli okul öncesi eğitim (kreş ve gündüz bakım evleri) imkanına ulaşabilirken, 2016 yılında evlenen her 100 kişiden 18’i çocuktu. Yine DİSK’in raporuna göre Türkiye’de çocuklara yönelik şiddet ve istismar 2006 yılına göre yüzde 700 arttı. 2015 yılında açılan ‘çocuğa yönelik cinsel istismar’ dava sayısı 16 bin 957 oldu.
BU ÜRÜNDE ÇOCUK İŞÇİ ÇALIŞTIRILDI MI?
Hal böyleyken bizlerin de günlük yaşamına uyarlaması gereken mücadele yöntemleri bulunuyor. Bunların başında özellikle giyim sektöründe alışveriş yaparken alacağımız ürünün üretiminde çocuk işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığını satıcıya sormamız gerekiyor. Özellikle dünyaca ünlü markaların çocuk işçi kullandığı biliniyor. Bireylerin söz konusu markalardan alışveriş yapmaması ve etiketlerine işçi bilgilerinin eklenmesi konusunda markalara baskı yapması gerekiyor.
2018 ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MÜCADELE YILI
Türkiye’de çocuk işçiliği ile mücadeleye ilişkin duyarlılığının artırılması amacıyla 2018 yılı Başbakanlık Genelgesiyle “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan edildi ve “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Ulusal Programı (2017-2023)” uygulamaya konulmuştu. Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Ortak Deklarasyonu metninde şu ifadeler yer alıyor: “Toplumun çocuk işçiliği ile mücadele konusunda duyarlılığının artırılması ve Ulusal Programın politika ve hedeflerine en üst düzeyde katkı sağlanması için yapılacak olan tüm çalışmalarda çocuk işçiliği ile mücadeleye öncelik verilecektir. Çocukların, zorunlu eğitim süresince örgün ve yaygın eğitimde bulunmasını sağlayacak çalışmalar yürütülecektir. Çocuk işçiliğine yol açan sebeplerden birinin yoksulluk olduğu gerçeğinden hareketle yetişkin aile bireylerinin istihdam edilebilmelerini sağlayacak aktif iş gücü politikaları uygulanacak, yoksul ailelere yönelik sosyal koruma yaygınlaştırılacaktır.”