Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Kazuo Ishiguro’nun yayımcısı Sam Coates, Nobel’e giden yolun, eserin yayımlanabilir ve satılabilir olmasından geçtiğini söylüyor. Eğer eser çok absürt, garip ya da olağan dışıysa o zaman bu eserin satması ve sonuç olarak Nobel alması çok zor. Kısacası Nobel’e giden yol okuyucunun yani halkın esere ilgisinden geçiyor.
Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği tarafından her yıl dünya yayımcılarını İstanbul’da buluşturan Uluslararası İstanbul Yayımcılık Profesyonel Buluşmaları’nın dördüncüsü geçtiğimiz hafta Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Bu yıl en geniş katılımıyla yayımcılık dünyasını yeniden İstanbul’a taşıyan Fellowship İstanbul, rekor katılım elde etti. İstanbul, dünyanın dört bir yanından gelen yayınevleri temsilcileri, ajanslar ve editörlere 3 gün boyunca ev sahipliği yaptı. Gelen yayıncılardan biri de 2017 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Kazuo Ishiguro’nun yayımcısı Sam Coates idi. Biz de kendisiyle bir araya gelerek Nobel’e giden yolu ve dünya edebiyat üretimi hakkında konuştuk.BU HİÇBİR ŞEYE BENZEMEYEN BİR HİS
Kendisine ilk olarak Nobel’e giden yolu soruyorum o da şöyle anlatıyor: “Bir eserin hem yaratıcı hem de kendine özgün olması gerekir. Ayrıca yazarının da 20-30 yıllık bir deneyime sahip biri olması elzem. Ki Nobel kazanma şansı daha da artsın. Yazar farklı farklı tarzlarda yazan biri olabilir. Ama en nihayetinde hepsi kendi içinde bir bütünlükte ve mükemmeliyette olmalı. Ayrıca her şeyden önce yayımlanabilir ve satılabilir olması diğer bir önemli nokta. Eğer çok absürt, garip ya da olağan dışıysa o zaman bu eserin satması ve sonuç olarak Nobel alması çok zor.” Peki kendisi bir Nobel Edebiyat Ödülü sahibinin yayımcısı olarak ne hissediyordu. Gurur duyuyor mu? Coates bunun hiçbir şeye benzemeyen bir his olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu ödül bana farklı yazar ve yayımcıların bizimle çalışma taleplerini de beraberinde getirdi. Nobel, yayımcılar için en büyük arzu. Ayrıca Nobel’i alan yazar sevilen biri olduğu için şanslıyız, diğer yayıncıların bakışı açısından. Bu yüzden sonuçtan herkes memnun kaldı.” Nobel ödüllerinin de Oscar ödülleri gibi politikleşmesi söz konusu. Eleştiriler de bu yönde. Coates bu konu hakkında şöyle düşünüyor: “Açıkçası bunu deneyimlemedim fakat bunu duydum. Eğer çok büyük bir yayıncı iseniz ve çok sayıda yazarınız varsa o zaman belki bununla baş etmek biraz daha kolay. Kişisel olarak politikanın var olmasını bile istemem ama maalesef durum bu.”
TÜRKİYE DÜNYA İLE ARAMIZDA BİR ARACI
Peki başarılı yayımcı Türk Edebiyatı hakkında ne düşünüyordu? “Türkiye’ye ikinci gelişim ve burayı seviyorum. Türkiye’deki pazarla beş yıldır çalışıyorum. Burası gelenekselden gelişen bir market. Bölgedeki en büyük market bizim için Türkiye. Ayrıca ülkelerimizin ilişkileri de genelde iyi. Türkiye Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlıyor. Bu da bizim çok önemli. Edebiyat konusunda da bir transit işlevi görüyor. Dünyadaki diğer ülkelere baktığımız zaman Türkiye bize daha yakın. Türkiye ile benzer tarzda işler yapıyoruz.”
Dünyada zaman zaman oluşan edebiyat trendleri hakkında ise şunu söylüyor Coates: “Trendler her zaman gelip geçici. Her şey her an moda olabilir. Ama bazı sabit şeyler vardır ve insanlar eninde sonunda oraya döner. Çünkü esas olan konu kalıcıdır ve okuyucu onu ister. İnsanlar yeni sesler ve konular arıyorlar. Ama çerçeve hep sabit.” Coates Türk yazarlara da sohbetimizin sonunda şunları söylüyor: “Yazarlar konfor alanının dışına çıkmalı ve risk almalı. Kendinizi akışa kaptırmayın. Kitaptan fazlasını almalı ve anlamalıyız. İçinde şimdi olmayan bir hikâye önemli olmuyor. İçinde şimdi olmalı. Türkiye tarihinde seni etkileyen bir şey yazdığın zaman bu başkasını da etkileyebilir. Yazarlar bir kitapla yeni bir tartışma da yaratabilirler.”