Nur Koçak’ın Mutluluk Resimlerimiz adlı sergisi, kadın dergilerinden Hollywood sinemasına popüler kültürün yaygınlaşması ve Türkiye’deki yansımalarını güçlü ama aynı zamanda ironik bir dille eleştiriyor. Sanatçı fotografik imgenin arkasındaki ideolojiyi sorgulayarak karşımıza çıkıyor.
Fotogerçekçilik akımının Türkiye’deki ilk temsilcilerinden Nur Koçak. Onu biraz daha yakından tanıyalım. 1941 doğumlu Koçak, ilk resim çalışmalarını, ilk ve orta öğrenime devam ettiği TED Ankara Koleji’nde Turgut Zaim’le yapmış. Liseyi bitirdiği Washington’da, soyut dışavurumcu Leon Berkowitz’in öğrencisi olur ve okulun “en iyi resim öğrencisi” seçilmiş. Akademi yıllarında öncelikle Adnan Çoker galerisinde; ardından Cemal Tollu ve Neşet Günal atölyelerinde çalışmış. Sanatçının 1960’lar ile 2010’lar arasındaki desenleri ve resim serilerinden oluşan en kapsamlı sergisi SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da açıldı. Sergi, Vitrinler (1989-2019) adlı bir seçkiyle başlıyor. Sanatçının “Kadın dergilerindeki reklam fotoğraflarında, kadınların peş peşe sıralanarak verdiği bir örnek pozlar ilgimi çekti. Fotoğraflarda kadınların cinsel haz nesnesi olarak kullanılıyor olmaları kapitalist düzenin getirdiği bir olgu. Modellerin kafalarını kesip sadece bedenlerinin belli bölümlerinin –ki erkekler için anlamlı olan bölümler- sergilenmesi ilgimi çekti. Onları resimledim.” dediği bu seçkide küreselleşen tüketim kültürünün İstanbul’un merkezindeki mağaza vitrinlerine etkisine bakan fotoğraf ve resimler, o zamana dek mahrem sayılan ürünlerin teşhire sunulmasıyla kadın bedeninin seyirlik bir nesne olarak kimliksizleştirilmesini sorguluyor. Boncuk işlemeler ve parlak kadın kıyafetlerinin ve türlü aksesuarın sokak imgeleriyle iç içe geçtiği Ebrusan Vitrini (1993-1996) adeta yıllar sonra bu sergiyle Beyoğlu’na dönüyor. Sanatçı, Fetiş Nesneler (1974-1988) ve Nesne Kadınlar (1975-1979) serilerindeyse, Paris’te devlet bursuyla resim eğitimi alırken takip ettiği kadın dergilerinden görsel unsurları kullanıyor. Başlangıcı, “sanat pratiğinin miladı” olarak nitelediği, 1974 tarihli Vivre – Yaşamak resmi olan Fetiş Nesneler’de, popüler tırnak cilası, ruj ve parfüm markalarının albenili fotoğraflarını işlev ve bağlamından kopararak anıtsal boyutlarda tuvale aktarıyor.
TOPLUMSAL BELLEĞE GÖNDERMELER
Sanatçının yüzüne yer verdiği tek “arzu nesnesi” kadın ise Türkiye sinemasının ilk yıldız oyuncusu, yapımcı ve yönetmen Cahide Sonku. 1935’te Bataklı Damın Kızı Aysel filmiyle şöhret bulan Sonku, bağımsız duruşu ve Hollywood yıldızlarını andıran sarı saçlarıyla kısa bir sürede “Batılılaşma emeli”nin bir temsiline dönüşüyor. Koçak, tiyatro oyunlarından fotoğraflar ve filmlerden kareleri işlediği Cahide’nin Öyküsü (1996-2006) serisinde, 1960 öncesi kentli orta sınıfın beğenileri kadar, Sonku’nun üretimlerinden çok iniş çıkışlı hayatıyla gündeme getirilerek itibarsızlaştırılmasına vurgu yapıyor. Bir subay kızı olan Koçak’ın çocukluk ve gençlik anılarıyla toplumsal belleğe kazınmış “mutluluk” mizansenlerini buluşturduğu serileri ise şöyle: Anne babasının evlendiği 1930’dan 1950’lere özel günlerde, çoğu stüdyoda çekilmiş hatıra fotoğraflarını temel alan Aile Albümü (1979-2012), toplumun her üyesine belirli bir rol atadığı, ideal cumhuriyet ailesinin portresi gibi; üniformalı baba figürü ailenin kurumsallığını, özverili anne figürü destek ve devamlılığı, özenle giydirilmiş çocuklarsa umutla bakılan geleceği yansıtıyor.
AKADEMİYE KARŞI FOTOGERÇEKÇİ RESİMLER
Bir diğer seçki Mutluluk Resimleriniz (1981) serisi ise sanatçının 1970’lerin sonunda katıldığı posta sanatı sergileriyle gitgide artan kartpostal kullanımını görünür kılıyor. Cağaloğlu’ndan toplama, romantizm temalı asker kartpostallarına müdahalelerle oluşturduğu bir dizi işe, bir dönem bağımsız bir kadın gazetesi olarak yayımlanan Kelebek’teki “Mutluluk Resimleriniz” köşesinden yola çıkarak yaptığı siyah beyaz çizimler eşlik ediyor. Kadın ve erkeğin birlikte görüldüğü kartpostalların yanı sıra sadece erkek fotoğraflarının yer aldığı köşeye odaklanan Koçak, deneyimler ve temsilleri arasındaki uyumsuzluğa dikkati çekiyor. Akademinin tariflediği katı kurallara karşın fotogerçekçi resimler yapmayı sürdüren Koçak, hem mecra ve teknik seçimindeki kararlılığı hem de feminist bakış açısına sahip üretimleriyle kadın kimliğinin yok sayıldığı ya da arka planda bırakıldığı sanat tarihsel anlatının dönüşümüne önemli katkılarda bulunuyor. Sanatçının İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdiği 1960 ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Avrupa Konkuru’nu kazanarak Fransa’ya gittiği 1970 arasındaki öğrencilik desenleri ise SALT Galata’da sergileniyor. Serginin son bölümünü teşkil eden SALT Galata sunumu, Koçak’ın eskiz, kroki ve etütleri üzerinden söz konusu dönemde akademide egemen desen eğitimi anlayışını örneklendiriyor.