
Server Demirtaş: “Benim derdimin başkalarından hiçbir farkı yok. Bütün insanlar gibi ben de kendimi ifade edecek bir yol aradım. Büyük Leonardo ustayı ortaokul yıllarında keşfetmemiş olsaydım yolumun nereye gideceğini bilemezdim. Onu bulmak bana ışık gibiydi ve bu yol bana çok iyi geldi. Sanatın tarifi için söylenmemiş pek bir şey neredeyse yok gibi. Bana göre dünyada ne kadar insan varsa o kadar sanatın tanımı yapılabilir. Derdim pek çok insan gibi ne olduğumun tuhaflığını anlamaya çalışıyorum. Derdimi yazarak anlatamayacağım için heykel yapmayı deniyorum…”
Yaptığı kinetik heykeller hem içerik hem de teknik bakımdan çok özel bir yerde duruyor Server Demirtaş’ın. Öyle ki işleri çok şey anlatıyor insana hem de çok şey gösteriyor. Bütün bunları yapmaksa asgari bir düzeyde sanat vizyonu ve yeteneğinden çok daha fazlasını istiyor. Mesela matematik. Kusursuz hareket eden heykellerinin başka bir açıklaması olabilir mi? Her yaptığı ses getiren, işleri güçlü anlamlar taşıyan, uluslararası bir sanatçı olmasına karşın çok da mütevazı biri Demirtaş. Biz de atölyesinde bir araya geldik ve çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yakın bir zamanda yayınlayacağı işini de şimdiden görmüş olduk. Önce kendisini daha yakından tanıyalım: “Bugün hareketli heykeller üretmeme rağmen aslında resim eğitimi aldım. Mimar Sinan Resim Bölümü’nden 1984 yılında mezun olduktan sonra yapmak istediğim şeyin resim değil üç boyutlu çalışmalar olduğunu anladım. Çocukluğum babamın küçük tamir atölyesinde onu izleyerek geçirmiştim. Orada her türlü ev aletlerinin içleri açılır motorları değiştirilirdi. Babam arada bazı mucitlik denemeleri yapar, metalleri kaynatarak, motor ve mekanizmalarla yeni bir şeyler denerdi. Bütün bunlardan öğrendiğim şu olmuştu: Her türlü eşya veya makina bazı insanlar tarafından yapılıyordu, incelendiğinde aslında çok da karmaşık değillerdi. Çocukluğumda babamdan çok önemli dersler almıştım aslında, bütün bunları ve daha fazlasını ben de deneyebilirdim. Üç boyutlu denemelerim böylece başlamış oldu. Bu arada para kazanmak için bazı makinalar yapma denemelerim oldu. Böyle çalıştıkça deneye deneye makina yapmayı öğrenmeye başladım. Ama bu deneyimlerim olurken makinaların sanatıma gireceğini bilmiyordum. Bir zaman sonra uğraştığım makinaların aslında hayatımın bir parçası olduğunu ve onların sanatımda yer alması gerektiğini hissettim…”

HAREKET MESELEYİ DAHA DA KUVVETLENDİRİYOR
Server Demirtaş kendisini bir ressam olarak aynı zamanda hareketli heykeller üretmeye çalışan deneyci birisi olarak tanımlıyor: “Kinetik özellikleri olsa da yaptıklarımı kelimenin doğru anlamıyla heykel-hareketli heykel olarak tanımlıyorum. Onlar hareket etmedikleri zaman da bir heykel olduklarında daha iyi ifadeye yaklaşmışım duygusunda oluyorum. Hareket ettiklerinde meseleyi daha kuvvetle anlatabileceğimi düşünüyorum.”
Bütün bu süreç nasıl başladı?
Okuldan mezun olduktan sonra para kazanmak için bazı dekor çalışmalarım olmuştu. Bu süreçte yapmayı denediğim makinalar gayet güzel çalıştıklarında ben de neden hayatımın bir parçası olan bu denemelerimin heykele dönüşmesin dedim. Dışarıdan bakıldığında elektronik aksamlardan oluşmuş gibi gözükseler de aslında sadece tek bir motorun çalıştırdığı mekanik bir düzenek tarafından çalışmaktalar. Her hareketin bir diski var ve bir sürü disk hareketin bütününü oluşturuyor. Yani ortaçağ dönemi otomatları gibi basit mekanik düzenekler heykellerin hareketlerini sağlıyor.

Heykelde neden bu formatı tercih ediyorsunuz? Hareketli/kinetik olmak heykellerinizi hangi bağlamda besliyor?
Zaten bazı çözümlemeler için deneyimlediğim makine yapma serüveni beni ister istemez bu tercihi yapmama neden oldu. Makine yapmak, bir düzenek kurmak, bağlantıları kurmak sanki bir canlı yaratmak gibi, O nu artık çalıştırıyorsunuz, hayat vermişsiniz gibi. Belki farkında olmaksızın bir şeyleri var etmeye çalışıyor olabilirim. Ama en doğrusu galiba bir anlam bulmaya çalışmaktayım, ya da bir başka deyişle kendimi anlamaya çalıştığım söylenebilir. Çalışmalarıma toplu olarak bakıldığında aslında hepsinde kendimi yorumladığımı söylemem gerek. Bunu bilinçli bir amaç olarak düşünmesem de sonuçta farkettiğim bir durum oldu.
Sanatınızı sadece “hareketli heykeller” olarak adlandırmak doğru değil. Bu çalışmalarınızın hepsinin önemli alt metinleri var. İçerikte beslenme alanınız nedir?
Hareketli heykellerin alt metinleri olsa da sanırım hepsi ortak bir alandan besleniyorlar. Daha doğrusu ‘beslenme’yi şöyle anlıyorum, esas birikmenin çok daha önceleri olduğunu düşünüyorum. Erken çocukluk ve gençlik zamanlarında yaşadıklarımızın tamamı, aile, okul ve yakın çevre bizi şimdiki zamanda belirleyen en önemli durum olduğunu düşünüyorum. Bugünün motivasyonlarımızın biricik nedeni eski zamanda saklı gibi. İlham geldiğinde içinde bulunduğumuz bir tasarım varsa o bir şeye dönüşebilir. Yaşamımızda çok da istemeden biriktirdiğimiz bu ANI’ların beslenme alanımızın kendisini oluşturduğunu sanıyorum.

Bütün bu yaptıklarınız sadece sanat bilgi birikiminden ibaret değil. Önemli bir matematik ve mühendislik de istiyor. Yanılıyor muyum?
Arzu etmek bana göre işin en önemli kısmı. Merak, denemek, sabır galiba bir şeyi yapmayı istemenin en önemli unsurları. Mühendislik eğitimi almadım ama Cemil Usta gibi bir babanın oğlu olmak insana bazı şeylerin yapılabileceğinin cesaretini verir. Denedikçe mutlaka yeni bir şey öğrenilir, daha da denersek ondan iyisini yapabiliriz. Sabırla denediğimizde bir mühendis olmasak da anlatmak istediğimizi yapabilecek kadar donanımlı olabiliriz. Her bitirdiğim çalışma bana daha sonraki projelerde neleri yapabileceğimi anlatır.
BABAMA AİT BİRÇOK İZ TAŞIYOR
Çığlık adlı heykel çalışmanızdan bahseder misiniz bir de? Kime neye çığlık?
Çığlık heykeline çalışırken babam ağır hastaydı, o süreçte onu maalesef kaybettik. O nedenle bu heykelde babama ait birçok izler olduğunu sanıyorum. Bu heykel sonuç olarak bir insanın haykırışında saklanan daha çok insanların varoluşlarına ait bilinmezliklere işaret ediyor. İnsanın derin yalnızlığı, kendinin farkındalığı ve bütün bunların tuhaf boşluklarına bir gönderme olarak bakıyorum.
NE OLDUĞUMUN TUHAFLIĞINI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM
Derdiniz, kaygınız nedir sanata ve yaptığınız işe dair?
Benim derdimin başkalarından hiçbir farkı yok. Bütün insanlar gibi ben de kendimi ifade edecek bir yol aradım. Büyük Leonardo ustayı ortaokul yıllarında keşfetmemiş olsaydım yolumun nereye gideceğini bilemezdim. Onu bulmak bana ışık gibiydi ve bu yol bana çok iyi geldi. Sanatın tarifi için söylenmemiş pek bir şey neredeyse yok gibi. Bana göre dünyada ne kadar insan varsa o kadar sanatın tanımı yapılabilir. Derdim pek çok insan gibi ne olduğumun tuhaflığını anlamaya çalışıyorum. Derdimi yazarak anlatamayacağım için heykel yapmayı deniyorum.