Dünyanın ilk insansı robotları, şifresi Enigma’dan bile güçlü kilitler, bugün hâlâ kullandığımız 4 zamanlı dişli mekanizmalar, zamanı hassas şekilde ölçen saatler ve krank mili… Mühendisliği sanatla, bilimi hayatla buluşturan Cezeri’den öğreneceğimiz pek çok şey var.
Zamanı aşan fikirleri, bakış açısı ve felsefesiyle modern mekaniğin babası kabul edilen; Artuklu Sarayı’nın 26 yıl başmühendisliğini yapan, Anadolu’nun en büyük mucidi Cezeri’nin olağanüstü makineleri, 15 yıllık titiz bir çalışmayla 800 yıl aradan sonra yeniden canlandı. Orta Çağ’ın en büyük dâhisi kabul edilen Cezeri’nin olağanüstü makineleri, 15 Şubat’ta UNIQ Expo’da ziyaretçilerin karşısına çıktı. Cezeri’nin kendi kitabı Kitab-ül Hiyel‘indeki tarife uygun ve çalışır vaziyette üretilen makinalarını karşımıza çıkaran sergi, adeta bir bilim tarihi arkeolojisi sayılabilecek yapısıyla dünyada bir ilk olma özelliğini taşıyor. Serginin mimari tasarımı ise Celaleddin Çelik’e (NUN Mimarlık) ait.
15 Haziran’a kadar devam edecek sergiyi proje koordinatörü ve sergi küratörü Mehmed Ali Çalışkan ile konuştuk. “Biz bu sergide merkezimize kavram olarak ilhamı aldık. Sergi baştan sona ilham vermek üzere tasarlandı. Cezeri’nin hayat hikâyesi de deha ve azmin birleşimi olarak başlı başına bir ilham kaynağı.” şeklinde konuşan Çalışkan, Cezeri’ye duyduğu hayranlığı şöylşe dile getiriyor: “Bir mühendisin Cezeri’ye hayranlık duymaması mümkün değil. Mekaniğe kendi dehasıyla kazandırdığı tüm teknik yenilikler dışında, makine tasarımıyla hikâye anlatan bir sanatçı o. Ve azimli. Bıkmadan usanmadan deniyor. ‘Denenmemiş bilgi doğru ile yanlış arasında bir yerde asılı kalır.’ derken mühendisliğin en önemli ilkesini 800 yıl önce belirlemiş oluyor. Cezeri’nin en dikkat özelliği devrimciliği; makine kavramını yeniden inşa ediyor ve döneminin kültürel birikimini yansıtacak şekilde makineyi sanatla birleştiriyor.” diyor.
RASTLANTIDAN MÜZEYE
İstanbul Cezeri Müzesi küratörü Mehmed Ali Çalışkan ve Yönetim Kurulu Başkanı Selami Çalışkan İTÜ Mühendislik Fakültesi’nde eğitim gördükleri sırada düzenlemek istedikleri İslam Bilim Tarihi sergisinde Cezeri’nin kitabına rastlarlar… Bu kitabın içeriğindeki makinelerin gerçekten çalışıp çalışmayacağını merak ederler ve bunun üzerine makine mühendisi olan babaları Durmuş Çalışkan’a kitabın içindeki makinelerin yeniden yapılıp yapılamayacağını danışırlar. Durmuş Çalışkan’ın mühendislik analizleri sonucunda bu aletlerin gerçekten çalışabilir olduklarını öğrenirler. Durmuş Çalışkan 15 yıl boyunca bu kitabı baştan sona analiz ederek Türkçe çevirisi ile birlikte teknik açıklamalarını ve resimlerini oluşturur. Bu kitabın ışığında aletlerin rekonstrüksiyonlarının üretilmesine karar verirler ve İstanbul Cezeri Müzesi oluşumu ilk temellerini atmaya başlar.
Babanız ve kardeşinizle Cezeri Müzesi’nin temellerini atan kişiler olmanız size duygusal olarak ne hissettiriyor?
Cezeri’yi bu kadar sevmemiz babamıza benzemesiyle alakalı olabilir. Babam da büyük bir mühendis olarak hepimizin rol modeliydi. Şimdi onun vefatının yıldönümünde onun en büyük hayalini gerçekleştirip müze girişiminin ilk sergisini açmak ve onun bıraktığı malzemeden güzel bir kitap yayınlayabilmek bana babamla yaptığımız o doyumsuz sohbetleri devam ettirmek gibi geliyor. Babam Cezeri’nin mühendisliği konusunda en kapsamlı akademik çalışmayı yapan kişiydi, şimdi onun bu değerli mirasının dünyanın en güzel müzelerinden birisine dönüşme sürecine tanıklık etmek ve bu sürecin önemli bir parçası olmak, evlatları olarak bize büyük bir mutluluk veriyor.
BU SERGİ CEZERİ VE BABAMA VEFA BORCUMUZ
Uzun bir sürecin ardından serginin ziyaretçilerine açılacak olması size neler hissettiriyor?
Babamın yayın çalışmasını temel alırsak bu 15 sene kadar sürdü. 2015’te makineleri üretmek için atölyesini kurduğunda aklında hep müze vardı. Bu esnada hastalığı başladı. 2018’in başında müze için kaynak aramayı bırakıp, kendi öz kaynaklarımızı kullanarak bir sergiyle ilk adımı atmaya karar verdiğimizde babam ilk çalışma toplantımıza hasta haliyle iştirak etti. Birkaç ay sonra onu kaybettiğimizde büyük bir yıkım yaşadık ancak toparlanıp hedefimize odaklandık. Bir yıl boyunca sergiyi açabilmek için gece gündüz çalıştık, bir yandan da muhteşem bir kitap hazırladık. Bu sergiyi babamla açmak için her şeyimi verebilirdim ama nasip olmadı. Şimdi hem Cezeri’ye hem babama vefa borcumuzu ödeme yolunda önemli bir adım attık. Öte yandan bu benim ilk küratörlük deneyimim olması açısından ayrı bir heyecanım var.
CEZERİ’NİN HAYATI ADETA BİR MEYDAN OKUMA
Özellikle gençlerin bu sergiyi görmesi neden önemli?
Mekanik, bir tasarım ve hayal dünyasıdır. Fakat bu hayal belirli kısıtlara tabidir. Bu açıdan mekanik bize önümüzdeki soruna odaklanmayı ve düzenli düşünmeyi öğretir ama beraberinde sınırsız bir hayal gücü de talep eder. Bir bilim kurgu makinesini herkes hayal edebilir ama bilimsel kısıtları dikkate alarak hayal kurmak çok daha gerçek bir hayal gücüdür. Tüm mekanik bilimi temelde yerçekiminim meydan okumasına karşı direnmeyle motive olan bir hayal gücüdür. Doğayla bir diyaloğa girersiniz, onunla konuşarak, meydan okuyarak onun içinde var olan sorunları çözersiniz. Cezeri’nin hayatı bize bir yandan deha ve azmin bu meydan okumalara yönelik nasıl sıra dışı çözümler bulduğunu gösteriyor, diğer yandan da küçük gibi görünen bir fikrin nasıl büyük değişimler doğurabilecek güçte olduğunu. Bu açıdan gençlerin bu sergideki düşünme biçimine yönelik bir tutum kazanmaları, ülkemizde sorunu dikkate alarak çözüme ulaşmayı mümkün kılan ortak bir aklı ve hayal gücünün oluşmasına katkı sağlayacaktır.
SERGİ İLHAM MERKEZLİ HAZIRLANDI
Serginin küratörlük sürecinde ölçütleriniz ne oldu?
Sergi bir ilham verici hikâye anlatmak üzere tasarlandı. Cezeri’yi evrensel bilimsel mirasının önemli bir parçası ve mekanik tarihinin merkezi olarak ele aldık. Bu yüzden ondan önce ve ondan sonraki mekaniğe de yer verdik. Öte yandan astronomi, tıp, müzik, matematik gibi onun entelektüel ve kültürel birikiminin uğradığı tüm saçakları da sergiye taşıdık. Bu açıdan çalışan makine rekonstrüksiyonları temel envanterimiz olsa da bunları etkileşimli düzenekler, prensip makineleri, makine elemanları, kültürel unsurlar, diorama, replika, heykel, hologramlar, posterler, animasyonlar gibi birçok unsurla destekledik. Sergide, mekaniğin hikayesinin yanında bir de zamanı ölçmenin hikayesini sunuyoruz. İnsanoğlunun güneşi takip ettiği düzenden, önce suyun akışına sonra çarkların tik taklarına emanet ettiği zaman anlayışını göstermeye çalıştık. Bu bağlamda Cezeri’nin uğraşına temas eden her konuya değindik. Düşünün; sergide Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki modernizm eleştirisi bile hikayeleştirildi. Yani küratörlük ölçütümüz bütüncül bir hikâye anlatmak üzerine kurgulandı. Bilim ve sanatın kesişim alanlarından güç aldık. Ve ziyaretçiyi çıkış kapımızdan geleceğe uğurlarken kafasında sorular olsun istedik.
CEZERİ’NİN HAYATI DİZİ OLACAK
Sizce Cezeri’nin hayatı sinemaya aktarılmalı mı?
Cezeri’nin hayatı hakkında bildiğimiz tek şey, Hasankeyf ve Diyarbakır Artuklu sarayında 1180 ve 1206 yılları arasında başmühendislik yaptığı. Ama saraydaki prestijine ve uzun yıllar desteklenmesine baktığımızda politik bir kaosun ortasındaki Artuklu devletine dehasıyla danışmanlık yapan önemli bir adam olduğunu varsayıyoruz. Artuklu dönemi masal gibi bir dönem ve sultanları büyük vizyoner insanlar. Öte yandan çok karmaşık devlet ilişkileri ve çok hızlı değişen şartlar var. Şu halde Cezeri’nin sarayda baş danışman olduğu ve Artuklu devletini fantastik bir masal tadında ele alan, arka tarafında zamanı anlamaya kafayı takan bir mühendis olarak Cezeri’nin makineleriyle renklenen bir politik hikâye kurgulamak istiyoruz. Tarih, büyük bir makine bize göre. Cezeri makineleri nasıl bir sebeplilik aklıyla çalıştırdıysa, Selahaddin Eyyubi ile Selçuklu sultanları arasında ileri bir diplomasi yürüten bu küçük devletin ilişkilerini de benzer şekilde rasyonalize etmiş olmalı. Bu çerçevede bir dizi senaryosu hazırlıklarımız var.