
Konumuz, TV’lerin şu anki gözdesi; bir yemek yapma ve yeme travmasıyla karşımızda olan yemek programları… Neredeyse tüm aile fertlerinin ‘yarışmacı’ olarak yer aldığı bu programlarda yemek bahane; kaos, kurgu, linç, saygısızlık şahane(!)…
Konumuz, hem izleyici hem de yarışmacılar için travma özelliği taşıyan yemek programları. Neden mi bahsediyorum? Farklı kanallarda günün farklı saatlerinde -böylece günün her saati hangi kanalı izliyor olursanız olun bu programlardan nasibinizi alıyorsunuz- ekrana gelen Gelinim Mutfakta, Yemekteyiz, Zuhal Topal’la Sofrada, Kocam Yaparsa adlı; görünümde yemek yapma yarışması olan TV programlarından bahsediyorum elbette. Bu programların hepsini topladığımızda neredeyse tüm aile yemek programlarında yarışıyor. Misal bir programda X kişisi tek başına yarışırken, başka biri farklı bir programda kocasıyla yarışıyor. Diğeri de başka bir programda kaynanasıyla/annesiyle yarışırken ortaya neredeyse tüm aile fertlerinin yemek programlarında yarıştığı bir görüntü çıkıyor. Belki buraya kadar bir sorun yok. Sorun, söz konusu ilişkiler neticesinde yemeğin/nimetin kutsallığı üzerinden türlü türlü kurguların karşımıza çıkması. Bu programlarda öyle anlar yaşanıyor ki ailenin veya bireyin mahremiyeti neredeyse tüm açıklığıyla gözler önüne seriliyor.
NE YAPMALI; DİRENÇ GÖSTERMELİ
Söz konusu programlarda yaşanan diyalog ve davranışlarla -ister kurgu olsun ister olmasın- aile değerleri milyonların önünde zedeleniyor. Adına yemek yarışması denen bu programlardaki ödüller üzerinden aile bireyleri arasındaki ilişkiler hem ucuzlaştırılıyor hem de bayağılaştırılıyor, saygı ise ortadan kalkıyor. Dahası biz de ekran karşısında buna şahitlik ediyoruz. Söz konusu bireyler belki kendi aralarında bile birbirine karşı kullanmayacakları ifadeleri rahat bir şekilde milyonların gözü önünde sarf edebiliyorlar. Elbette kimsenin karakteri hakkında ahkâm kesecek değilim. Ama eğer söz konusu olaylar milyonların izlediği TV’lerde gerçekleşiyorsa bu noktada söylenecek çok şey var demektir. Bütün bu süreç medyanın kamusal işlevini sorgulatırken etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Aile yapısını hedef alan, aile ilişkilerini zedeleyen davranış biçimlerini tekrar tekrar önümüze süren bu formatların zararından korunmak için bilinçli birer medya okuru olmakta fayda var. Bu programların sadece birer TV programı olmadığını ya da olamadığını idrak etmeliyiz. Belki bu idraktan sonra buralarda yaşanan olumsuz olaylar hayatımıza daha az nüfuz eder. Seyirci, ekrana getirilen yapımları değiştirme ve dönüştürme gücüne sahiptir. Unutmayalım ki bir yemek yapma programıyla ünlenen ve daha sonra papağına uyguladığı şiddet görüntüleri ortaya çıkan Murat Özdemir’i fenomen haline getiren de sonuçta seyircilerin takdiri ve onayı idi. Eğer medya kullanıcıları en başından böyle bir figüre beğeni göstermese ve rating ile ödüllendirmeseydi ekran serüveni çok daha kısa sürebilirdi.