Oyuncu İlker Yavuz yazdığı yüksek lisans teziyle 24-30 yaş aralığındaki bireylerin Türk dizileriyle kurduğu etkileşime dair çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Başarılı oyuncu birçok meslektaşının aksine bu sonuçları kamuoyu ile paylaşmaktan çekinmiyor.
Oyuncu İlker Yavuz “24-30 yaş bireylerin ergenlik döneminde izledikleri popüler Türk dizileri temelinde parasosyal etkileşim, benlik saygısı ve psikolojik semptom düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi” başlıklı yüksek lisans tez çalışmasında bir oyuncu gözüyle ekrana dair önemli kritiklerde bulunuyor. Oyunculuğun yanı sıra akademik çalışmalar içinde de bulunan Yavuz, kendini “Öncelikle hayallerinin peşinde olan, hayatındakileri hep gülmek ve güldürmek isteyen, yaşamı çok fazla ciddiye almayan ama hayatı oyunculukla, mizahla anlamlandırmaya çalışan, insana değer veren biriyim.” şeklinde tarif ediyor. Yavuz bize, oyunculuk serüvenini ve dizi sektörünün topluma etkilerini anlattı.
OYUNCULUK UCU BUCAĞI OLMAYAN BİR İŞ
Tezinin detaylarına geçmeden önce oyuncu kimliğine dair sorularımıza şu cevabı veriyor Yavuz: “5-6 yaşlarımdayken mahallemizde kurulan Mahallenin Muhtarları setini izlerdim, nasıl bir iş olduğunu merak ederdim. 13 yaşımdayken okuldan seçilerek Hasan Ali Yücel Sahnesi’nde çocuk oyuncu olarak çalıştım. Bu yaşlarda neredeyse her mesleğe kendimi yakıştırıyordum, fikirlerim sürekli değişirdi. Sonra biraz oyunculuğu anlayınca, beni mutlu edecek tek işin bu olduğunu düşündüm. Sadece farklı meslekleri deneyimleme değil başka insanların karakterine bürünme fikri de çekici geldi. Oyunculuk benim için, en iyisini yapana kadar yorulmayacağım ve bana göre iyi bir hikâye anlatacak her senaryo için zevkle çalışıp o konuya hizmet edebileceğim bu dünyada eşi benzeri bulunmaz, sonu, ucu bucağı olmayan bir iş.”
NORMALİN DIŞINDA BİR BAĞ KURULDUĞUNA ŞAHİT OLDUM
Neden böyle bir konuda tez yazma gereği duyduğunu sorduğumda ise şunları söylüyor İlker Yavuz: “Türkiye’deki dizi karakterleriyle bazı insanların normalin dışında bir bağ kurduğuna hem çevremde hem de medyada çıkan haberlerle şahit oldum. Literatür taraması sırasında parasosyal etkileşim kavramı ile karşılaştım. Toplumumuzda bu oranın yüksek olabileceğini düşündüm. Hem ülkemizin dünya ortalamasına göre psikolojik rahatsızlık verilerinin yüksek olması hem de bu alanda araştırmalarımızın azlığı ve sektörden de biri olmamın avantajıyla böyle bir konuya yöneldim.”
PARASOSYAL ETKİLEŞİM DÜZEYİ KADINLARDA DAHA YÜKSEK
İlker Yavuz tez çalışmasının çarpıcı sonuçlarını ise şöyle anlatıyor: “Özellikle ergenlik döneminde şiddet, gerilim içeren türdeki dizileri takip eden parasosyal etkileşim düzeyi yüksek bireylerin kendine güveni yüksek olmakla beraber psikolojik semptomları da yüksek çıktı. Ancak komedi türünde dizileri takip eden ve parasosyal etkileşim düzeyi orta olan bireylerin özgüveni yüksek ve psikolojik semptomları da düşük seviyede görüldü. Ergenlik döneminde parasosyal etkileşim yükseldikçe aslında kişinin genç yetişkin döneminde hem iş hayatına hem özgüvenine olumsuz etkileri olduğu verilerle ortaya konmuş oldu. Parasosyal etkileşim düzeyi kadınlarda, erkeklere oranla daha yüksek çıktı. Ancak kadınlarda diğer türlere oranla ergenlik döneminde takip edilen dizi türleri, komedi / romantik ve fantastik türler olmak üzere öne çıktı. Kadın katılımcıların parasosyal etkileşim, depresyon ve somatizasyon puanlarının erkek katılımcılardan yüksek olduğu görüldü. Çünkü kadınlar medya karakterlerinin duygu, düşünce ve davranışları ile daha fazla empati kuruyor. Öte yandan yaşamın çoğunu şehirde geçiren katılımcıların psikolojik belirtileri yüksekken benlik saygısı puanları düşük bulundu. Ayrıca favori dizi türü dram olan katılımcıların parasosyal etkileşim puanı en yüksekken, dram ve fantastik dizi türünü takip eden katılımcıların psikolojik belirtiler puanı en yüksek bulundu. Bütün bunlarla beraber parasosyal etkileşim ve ayrılık kavramlarının depresyon ve anksiyete gibi olumsuz duygu durum bozuklukları ile ilişkili olduğu görüldü. Ayrıca izleyiciler favori dizi/film karakterleri ile kurdukları parasosyal etkileşime bağlı olarak karakterin acılarını ve üzüntülerini içselleştirmekte ve olumsuz duygu durum sorunları kendini gösteriyor. Kişi parasosyal etkileşimin artması ile doğru orantılı olarak favori karakterin konuşması, davranışı ve yaşam tarzını da benimsiyor. Bu duruma en abartılı örnek olarak Çukur isimli dizi ile parasosyal etkileşim kuran bir izleyicinin soyadını Koçovalı olarak değiştirmesi ve torunlarına dizi karakterlerinin ismini vermesi. Ayrıca parasosyal etkileşim kurulan karakterin gerçek hayatta ölümleri de ciddi duygu durum sorunlarına neden olabiliyor.”
PSİKOLOJİ ALANINDA DOKTORA YAPMAK İSTİYORUM
“Bundan sonrası için hayaliniz nedir? Hem akademisyen hem de oyunculuğu bir arada götürmek gibi bir düşünceniz var mı?” sorumu ise şöyle yanıtlıyor İlker Yavuz: “Yakın zamandaki hayalim Türkiye’de oyunculuk kariyerimi ilerletmek ve iyi yönetmenlerle çalışmak. Uzun vadedeki hayalim ise oyunculuk alanında uluslararası festival ödülü almak isterim, böylelikle dünya sinemasında da projelerde yer alabilmek belki farklı milletlerden insanlarla etkileşimde olmak ve ülkemizi de bu şekilde temsil etmek hayalim. Ayrıca psikoloji alanında doktora düşünüyorum, oyunculuk ile psikolojinin özellikle de sinemanın kesiştiği ortak çok alan var. O yüzden bu iki alanı birlikte sürdürmeyi de çok isterim.”
ABSÜRT İÇERİKLER ÜRETMEYİ SEVİYORUM
Sosyal medyayı da aktif olarak kullanan ve çeşitli video serilerine sahip olan İlker Yavuz, oyuncuların sosyal medyada aktif olması konusunda ise şunları düşünüyor: “Bu videolara, özellikle sosyal medyadaki özensiz yazı diline yönelik eleştiri getirdiğim ve bundan komedi unsuru oluşturduğum ‘Tuhaf Sesler’ serisiyle başladım. Absürt içerikler izlemeyi ve üretmeyi seviyorum. Bilhassa oyunculuk için insanlarla etkileşime girmek, farklı yönlerinizi ve üretimlerinizi sergileyebilmek açısından sosyal medya kritik bir öneme sahip. Bir oyuncu, her zaman istediği karakteri canlandıramayabilir. Oysa sosyal medyada, istediği zaman istediği karaktere bürünebilme özgürlüğüne sahip.”