Konumuz Snapchat ve Instagram gibi sosyal medya uygulamalarının kullanıcılarına ‘eğlence’ amaçlı sunduğu, kişilerde sanal ortamda fiziksel değişiklikler meydana getiren malum ‘komik’ efektleri… Bu filtreler kimi için hem çok komik hem de ‘arkadaşlar arasında’ güçlü bir espri malzemesi. Peki, neden? Bu ‘komik ve eğlenceli’ efektlerdeki fiziksel özelliklerin gerçek hayatta milyonlarca temsili varken biz neye gülüyoruz? Kiminle alay ediyoruz? Kimi espri malzemesi haline getiriyoruz? Hiç düşündük mü?
Bu konuyu uzun zamandır düşünüyorum. Ortası yok; ya çok yanlış düşünüyor, yanılıyorum. Ya da ihmal edilen veya görmezden gelinen bir konuya parmak bastım. İkinci seçenek daha ağır bastığı için yazıyorum tabii ama sizi de bu yazıyla bir beyin fırtınasına davet ediyorum. Uzatmadan; konumuz Instagram/Snapchat gibi sosyal medya uygulamalarının filtreleri/efektleri bağlamında yetisiz haklarının ihlali. Neden mi bahsediyorum? Snapchat ile hayatımıza giren ve Instagram gibi neredeyse bütün sosyal medya uygulamalarına bulaşan, kullanıcılarına telefonlarının ön kameraları sayesinde fiziksel değişim imkânı sunan efektlerden bahsediyorum elbet. Sanal ortamda yüzümüzün fiziksel özelliklerini değiştirmeye imkân sunan, üstelik bunu komiklik eğlence üzerinden fotoğraf veya videolar aracılığıyla dolaşıma sokan bu uygulamanın amacında sizce de bir sorun yok mu?
Bazen bizim için çok masum gibi görünen bir eğlencenin bir başkası için incitici olabileceğini pek düşünmeyiz. Taktığımız lakaplar, insanların eksik ve farklılıkları üzerinden ürettiğimiz espriler çoğu kez ayıplansa da özellikle gençler tarafından kolaylıkla mizah malzemesine dönüşebiliyor. Hele de asgari nezaket kurallarının yerle bir edildiği sosyal medyada zaten hiçbir sınır gözetilmediğinden her şey mübah hale geliyor. Instagram/Snapchat gibi sosyal medya uygulamalarının filtreleri/efektleri tam da bu türden nezaketsizliklere daha çok fırsat veriyor.
YETİSİZ BİREYLERE YÖNELİK BİR TÜR DİJİTAL ŞİDDET
Her ne kadar ilk etapta eğlenceli gibi görünse de Snapchat ve Instagram gibi uygulamalar, kullanıcılarına sunduğu efekt ve filtreler ile onların tercihi doğrultusunda kişilerin burunlarını, kafalarını, gözlerini büyütüyor; ağızlarını yok ediyor. Veya dişlerinin düzenini değiştirirken, burnuyla gözünün yerini değiştiriyor ya da gözlerini hepten ortadan kaldırıyor. Filtreler arasında kişinin kaşını yerinden eden de var, kulağını kesen de. Bu döngü her geçen gün yeni bir şey eklenerek hala devam ediyor. Bütün bunlarsa videolar ve fotoğraflar aracılığıyla espri ve eğlence malzemesi olarak kullanıcılar tarafından dijital dünyada dolaşıma sokuluyor. Bunun da kaçınılmaz sonucu olarak beraberinde yetisiz bireylere yönelik zaten var olan toplumdaki ötekileştirme yetmezmiş gibi bir de dijital ortamda şiddet olarak yansıtılıyor. Fiziksel özellikleri sağlıklı insanlar ile sağlıklı olmayan insanların sürekli bir kıyas içinde olmasına sebep olan bu uygulamalar ve filtreleri başta yetisiz bireyler olmak üzere fiziksel özellikleri gerek sağlık açısından gerekse başka nedenlerle farklı olan insanları ayırt edip bir kenara bir komiklik ve ‘noksanlık’ ikonu olarak yeniden kodluyor ve konumlandırıyor.
HAK İHLALLERİ MEŞRULAŞTIRILIYOR
Birleşmiş Milletler, yetisiz bireyleri “kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri; bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtsal ya da sonradan meydana gelen herhangi bir sorun sonucu yapamayanlar” olarak tanımlıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nde yer alan bilgilere göre, yetisiz sayısı her geçen gün artarken, yetisizler “dünyanın en ötekileştirilmiş grupları” arasında yer alıyor. Yine Örgüt’ün verilerine göre 7 milyardan fazla olan dünya nüfusunun 1 milyardan fazlasında çeşitli yetisizlik durumu bulunuyor. Örgüt, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ine denk gelen bu rakamın her geçen yıl arttığını söylüyor. Tüm bunlarla birlikte yetisizlik artık bir insan hakları konusu veya temel meselesi. İnsanlar sadece bedenleri ya da zihinleri tarafından değil toplum tarafından da engelleniyor. Yukarıda dikkat çekmek istediğim konu da bu engellemelere güçlü bir örnek olarak akıllarımızdaki yerini almalı. Bu örnek açıkça gösteriyor ki yetisiz bireylere yönelik toplumda -farkında olarak veya değil- birer fiziksel ‘noksanlık’ ve bu noksanlığın beraberinde getirdiği ‘komik görünmek’ olarak kodlanmış durumda. Bütün bunlarla beraber başta yetisiz bireyler olmak üzere, ‘normal’ insanlara göre farklı fiziksel özelliklere sahip bireylere yönelik yapılan ve var olan hak ihlalleri yeniden üretiliyor ve adeta meşrulaştırılıyor. Bu tartışmanın kesin bir cevabı yok belki. Ben yine de bu düşünce ortamına ve farkındalığa davet ediyorum, sizi; herkesi…
*Yazıda yer alan yetisiz tanımlamasının toplumda yaygın olarak kullanımı ‘engelli’dir.