Almanya, Münster Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre internette kötü haberler diğer haberlere oranla yaklaşık iki kat daha hızlı yayılıyor. Bu haberlerin başını ise ünlülerin ölüm haberleri çekiyor… Peki, ama neden?
Yalan haberlerin hızla yayılmasına alışığız. Kişi, kurum veya kuruluşlar çeşitli siyasi veya ticari kaygılarla yalan haber üretiyor, bunları biçimsel olarak da estetize ederek kolay bir şekilde internette dolaşıma sokabiliyorlar. Üstelik bu durum bütün tarafların kolaylıkla yapabileceği ve manipüle edebileceği bir durum olduğundan, her türlü filtre balonuna sahip birey bundan nasibini alıyor, yalan haberleri hızla ve refleksiv bir şekilde dolaşıma sokmaya bilinçli veya bilinçsiz olarak katkıda bulunabiliyor. Hal böyleyken doğru bir medya okuryazarlığı ile bunun üstesinden geldik/gelebiliyoruz. En azından medya okuryazarlığımız potansiyel bir çözüme sahip.
Peki, kötü haberler neden bu kadar hızlı yayılıyor? Buna nasıl direnç göstereceğiz? Üzücü olan kötü haberlerin olması mı yoksa kötü haberlerin daha çok paylaşılıyor olması mı? Bence bu sadece medya veya yaşanan olayla ilgili değil, bireyin içinde bulunduğu psikolojinin dışa yansımasıyla da doğrudan ilgili. NiemanLab’da araştırmayla ilgili yapılan bir yorumda, insan psikolojisi göz önüne alındığında kötü haberlerin daha hızlı yayılmasının bir sürpriz olmadığı belirtilirken şu ifade kullanıldı: “Bununla birlikte olumsuz bir haber, hiçbir editörün ıskalamak istemediği bir şeydir. Ayrıca aynen yayımlamaya daha müsaittir çünkü örneğin biri öldüğünde bunu 20 dakika içinde teyit etmek, siyasi entrikayla ilgili bir haberi teyit etmekten çok daha kolaydır.”
28 HABER SİTESİNDEN 480 BİN İÇERİK İNCELENDİ: KÖTÜYÜ PAYLAŞIYORUZ?
Münster Üniversitesi’nden Florian Buhl, Elisabeth Günther ve Thorsten Quandt’ın bu ay yayımlanan araştırması kötü haberlerin daha hızlı yayınlandığı gerçeğini ortaya koydu. Araştırma için Almanya’nın en büyük 28 haber sitesi 2013-2014 dönemindeki dokuz ay boyunca incelendi. Bu süreçte yayımlanan 480.727 içeriği inceleyen araştırmacılar, medyanın büyük bölümünün haberleştirdiği “yüksek haber değeri taşıyan” olayları belirledi. Böylece araştırmanın odağı, Nelson Mandela’nın ölümü ve Amanda Knox vakası gibi büyük uluslararası haberlerden oluşan 95 olaya indirgendi. Bu süreçte söz konusu 28 sitenin tamamı bu olayları toplam 1.919 habere konu etti. Ham veritabanına şu bağlantı üzerinden ulaşılabilecek araştırmada varılan sonuçlardan bazıları şöyle:
- Kötü veya olumsuz haberler, diğer haberlere oranla dijital medyada yaklaşık iki kat daha hızlı yayılıyor. Nötr veya “iyi” haberler ilk 30 dakika içinde 20.2 baz puanlık bir yayılma hızına ulaşırken, kötü haberlerde ise bu puan 42.2 olarak saptandı.
- Buna karşın 90 dakikadan fazla bir zaman geçtikten sonra, kötü haberlerle diğer haberlerin yayılma hızı arasında fazla bir fark kalmıyor. İlk 30 dakikadaki 12 puanlık fark, 90 dakikadan sonra 2.9 puana düşüyor.
- Haberlerin yayılma hızına etki eden içerikle ilgili sadece iki faktör bulundu. Birincisi, bunun kötü bir haber olup olmadığı. İkincisi ise ünlü bir ismi içerip içermediği. Bu yüzden en hızlı yayılan haber türleri, ünlülerle ilgili olumsuz gelişmeler, örneğin birinin ölmesi…
- Bununla birlikte haberin gecenin bir yarısı gerçekleşmesi de doğal olarak yayılma hızını düşürüyor. Zira gecenin ilerleyen saatlerinde hem daha az gazeteci iş başında oluyor, hem de birçok okur uykuda oluyor.
- Genel bir kitleyi etkileyen haberlerin de yayılma hızı daha düşük oluyor. Yani belirli bir kişiyi veya küçük bir grubu etkileyen haberler, “toplum” veya “işçiler” gibi geniş kitleleri etkileyenlerden daha hızlı yayılıyor.
SAHTE HABERLERDE DE DURUM ÇOK FARKLI DEĞİL
ABD’de, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT)geçen yıl yaptığı bir araştırma sahte haberlerin sosyal medya üzerinden çok daha hızlı yayıldığını ulaştığını ortaya koydu. Science bilim dergisinde yayımlanan araştırmada, Twitter’da 11 yıl boyunca incelenen verilerde 126 bin dedikodu ve sahte haberin gerçek haberlere oranla çok daha fazla insana ulaştığı belirtildi. En çok paylaşılan haberler ise sahte siyasi haberlerdi. Bunu şehir efsaneleri, iş, terör, bilim, eğlence ve doğal afetler gibi konular izliyor. Araştırma ekibi sahte haberlerin gerçek haberlere kıyasla daha şaşırtıcı olduğunu ve bu yüzden daha çok paylaşıldığını düşünüyor. Prof. Aral, Dr. Soroush Vosoughi ve Doçent Dr. Deb Roy bu araştırmayı 2013’te Boston maratonu sırasındaki bombalı saldırılarından sonra başlatmışlardı. Dr. Vosoughi, konuyla ilgili şunları söylemişti: “Twitter bizim ana haber kaynağımız olmuştu. Ve sosyal medyada okuduğum pek çok şeyin dedikodudan ve sahte haberlerden ibaret olduğunu fark ettim.”
SAHTE HABERLERİN YAYILMASI DEDİKODUYA BENZİYOR
Çalışmada el edilen bazı bulgular şöyle: Sahte haberler gerçek haberlere kıyasla yüzde 70 daha çok yeniden paylaşılıyor. Gerçek haberlerin 1500 kişiye ulaşması 6 kat daha uzun sürerken gerçek haberler nadiren 1000’den fazla kişiye ulaşıyor ama popüler sahte haberler 100 bin kişiye kadar gidebiliyor. Lancashire kentinde Edge Hill Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Geoffrey Beattie BBC’ye açıklamasında gücün, doğru ya da değil başkalarının duymadığı bir bilgiyi paylaşmasıyla alakalı olduğunu söylerken Geoffrey Beattie, “İnsanlar haber değeri olan bilgiyi paylaşmak istiyor. Bir bakıma gerçek değeri çok da önemli değil” dedi. Beattie’ye göre ise sahte haberlerin yayılması dedikodu yapmaya benziyor: “En iyi dedikodu ilginç olandır. İnsanların en son endişe ettiği şey de bunun doğru olup olmadığıdır. Biz haberlere boğulmuş durumdayız. Bu yüzden haberler dikkat çekebilmek için daha şaşırtıcı ya da daha iğrenç olmalı.”