KritikManşetMedya
Medyanın kamusal işlevini zedeleyen yapay fenomenler
Medya profesyonelleri ürettikleri yapay fenomenlerle kamuoyunun karşısına potansiyel tehlikeler çıkarıyor. Bunun son örneği papağanına şiddet uyguladığı görüntülerini sosyal medya hesabından paylaşan yarışma ünlüsü Murat Özdemir oldu. Bu olay bir kez daha medya üreticilerinin sorumluluğu ile medyanın kamusal işlevini sorgulattı.
TELEVİZYONCULAR KENDİLERİNE ETİK SORULAR SORMUYOR
Televizyon gibi geniş kitlelere hitap eden bir iletişim aracında ekrana taşınan her şey toplumu ciddi anlamda etkiliyor. Reality şov formatında hazırlanan yarışma programlarında özellikle ‘sorunlu’ insanların ekrana getirilmesi pek çok açıdan sakıçncalı. Prof. Dr. Nilgün Tutal’a göre ise asıl sorun medya sektöründe içerik üretiminde. “Konsepti kötü olan bir programın katılımcısının da kamusal bir sorumluluk anlayışıyla seçilmesini beklemek anlamlı değil. En ciddi tartışma ya da haber programları bile konuğunu niteliğine göre değil programa katacağı kışkırtıcılığı hesaba katarak seçiyor.” diyen Tutal, şu an yapımcıların rating kaygısıyla hareket ettiğine dikkat çekiyor. Rekabetçi medya ortamında izleyicinin dikkatinin ele geçirilmesi en çok peşinde koşulan amaç. Katılımcıların ayrıksı kişiliklerinin programın rating gücünü artıracağı düşüncesi katılımcıların seçiminde öncelikli kriter.Zaten medyanın kamusal bir işlev görmesi fikri de artık pek önemsenmiyor. Prof. Tutal da medyanın özellikle 2000’li yıllardan sonra bilgilendirmeyi ya da düşündürmeyi değil eğlendirmeyi amaç edindiğini, eğlendireceği izleyici için de sıradan insanları medyatik ünlülere dönüştürdüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bu da televizyon programlarının halkın ya da sıradan insanın sözde sesi olması yanılgısını güçlendiriyor. İzleyiciler olarak bize daha çok benzeyen insanların artık sıra dışı olmaktan çıkmış öyküleriyle eğlenmeyi doğal karşılar hale geliyoruz. Medya tehlikeli bir kişiyi ünlü yapacağım amacıyla muhtemelen ama sansasyonel kişilik avına çıktıklarından, bu tür insanları parlatma ve onlara medyatik bir güç kazandırma konusunda da kendilerine etik sorular sormadıkları açık bir gerçek.”
MEDYANIN SORUMLULUĞUNUN ALTI ÇİZİLMELİ
Medyadaki sorunlu içeriğe sahip bazı programlar ve bu programlarda yaşanan olumsuzluklar konusunda RTÜK kamuoyundan gelen tepkiler üzerine kimi yayınlara bazı cezalar verse de bu cezalar çoğu kez caydırıcı olmuyor. Dolayısıyla medyanın kamusal işlevi kolaylıkla yok sayılıyor, görmezden geliniyor. “Medyanın yaratacağı toplumsal zararlar söz konusu olduğunda özellikle fikri kısıtlamaların hukuki bir bağlamda düzenlenmesi söz konusuyken, medyanın rating arayışının öne çıktığı yarışma türü programlar tehlikesiz ve suya sabuna dokunmayan içerikler olarak görüldüğünden siyasi irade bu programları denetlemeyi kendine iş edinmiyor.” diyen Tutal, tüm medya içeriğinin ticari kaygıyla oluşturulduğu bir çağda medyanın ürettiği çığırtkan içeriklerin de bu nedenle kimseyi rahatsız etmediğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Sorun tüm medya sektörünün içerik üretiminde olduğu için ve bu içeriğin üretiminde niteliksizleşme başat bir sorun olduğu için, medya sahiplerinin asıl sorumluluğu burada başlıyor. Ama hangi içeriğin nasıl yayılacağı konusunda en önemli öğe, medyanın kamusal bir işlevi olduğunun altının çizilmesi olabilir.”
AKODER: PSİKOLOG VE SOSYOLOG DENETİMİ ŞART
Aile ve medya üzerine çalışmalar yürüten AKODER’in konuyla ilgili açıklamaları ise şöyle: “Geçtiğimiz günlerde bir papağana şiddet uygulayan ve bunu sosyal medyada yayınlayan sözde Master Şef Murat Özdemir üzerinden şu analizi yapmaktayız: TV şovlarında reyting yapan ve çok dikkat çeken tipler, korunmaya muhtaç seviyede mental ve duygusal olgunluğa sahip olabilirler hatta engelleri olabilir ama ekranlarda allanıp, pullanıp yetişkin olarak sunulmaktadır. Bu tipler, ceza ehliyeti olmayacak derecede patolojik ve psikotik ruh durumunda olabilirler, ancak TV ışıkları altında ilk bakışta normal görülebilirler. Medya içerik üreticileri bu kişileri ekran fenomeni yaparken bu durumları ya bilerek yapıp istifade ediyorlar yani bu kişileri istismar ediyorlar ya da tespit edemiyorlar ekranda açığa çıkıyor!” AKODER medya profesyonellerine ise şu çağrıda bulunuyor: “Yapımcılar, ötekinin sorumluluğunu üstlenmek zorundasınız hem bu kişileri istismar ediyor hem de toplumda bunları izleyip yeterince alımlama yapamayan başta çocuklara yanlış rol modelleri dayatıyorsunuz. Gelin toplumu çözümsüz çelişkilere boğmaktan vazgeçin. Kamu olarak devlet, nasıl bir inşaatta meydana gelecek kazalardan önceden yetki verdiği uzmanları sorumlu tutuyorsa, ekranlarda gerçek kişileri kullanan programlarda da psikolog ve sosyolog denetimi şartı koymalı. Bu tip ekran kazalarında başta yapımcı ve bu uzmanlar hesap verme durumunda kalmalı. Ancak daha sıkı denetimle bu gerçek kişilerden şöhrete kavuşan kişilerin yıkıcılığından toplum korunabilir.”
ÖMER AKGÜL: ŞİDDET NORMALLEŞTİRİLİYOR
Medya önündeki popüler isimlerin hayvana şiddet gibi çeşitli suçlarla medyaya haber olmasının izleyicide de birçok karşılığı var. Psikolog Ömer Akgül bu karşılığın neler olabileceği şöyle açıklıyor: “İzleyicinin bir gün önce eğlenip gülerek izlediği birinin ertesi gün bambaşka bir yüzü ile karşılaşması ekranda görünenlerin gerçekliğine dair bakış açısını zedeliyor. Okumuş, bir yerlere gelmiş, toplum önüne çıkmış insanların şiddete yatkınlığı ‘halktan insanların’ şiddet davranışını daha normalize ediyor. Zira ‘beyaz yaka’ olarak tabir edilen biri bile bunu yapıyorsa daha zor hayat koşullarındaki birinin şiddet göstermesi daha beklenebilir hale geliyor. Bütün bunların öfkeyi uyandırıcı ve katlayan bir etkisi olduğunu da düşünüyorum.” Akgül, söz konusu şiddet görüntülerinin sosyal medyada sık sık paylaşılmasıyla ilgili ise şöyle düşünüyor: “Bu tarz görüntülerin yayınlanmasını desteklemiyorum. Göstermek birtakım insanlar için yol yordam öğretmek, bir grup insan için travmatik bir deneyim anlamına gelebiliyor. Fayda odaklı bir uzman olarak şiddeti engellemenin yolunun şiddetin yapılışını sunmak olmadığı kanaatindeyim.”