HaberManşetSöyleşiToplum
Usturlab Atölye: Çocuklar ceplerini sorularla doldurmalı
Geleceğin astronotlarını, matematikçilerini yetiştiren bunu yaparken de çocuğun çevreye ve yaşama yönelik farkındalık seviyesini arttırmayı hedefleyen Usturlab Atölye yeni bir eğitim anlayışıyla karşımıza çıkıyor. Eğitimin ülkemizde toplumsal bir harekete dönüşmesi gerektiğini belirten atölye kurucusu Sümeyye Ceylan, “Kendimizi anlamamız için, içinde bulunduğumuz bu kâinatı anlamamız, ne, nasıl ve neden sorularını sormamız gerekiyor. Çocukların ise cebinde getirdiği sorulara yanıt bulurken aynı zamanda yeni sorularla ceplerini doldurabilmesi bizim için çok önemli.” diyor.
Usturlab Atölye yeni bir eğitim anlayışı ve metoduyla eğitim programları hazırlıyor. Astronomi, felsefe ve doğa temalarındaki programlarıyla Usturlab Atölye, eğitimin insanın iç dinamikleri ile başlayıp dışarı yayılan bir süreç olduğunu kabul eden bir anlayışı benimsiyor. Çocuğu bir kâşif olarak, eğitmeni ise kâşif ile birlikte yolculuk eden hayat deneyimi ve rehber olarak konumlandıran Atölye, bilimin felsefe ile başlayıp sanat ile sonlandığı bir manifestoyla eğitim programlarını hazırlıyor. Bir sosyal girişim olarak kamu ile yaptığı işbirlikleri sayesinde yaklaşık 90 bin çocuğa ve onların eğitmenlerine, ailelerine birebir erişme imkânı yakalayan Atölye, 46’dan fazla da kamu kuruluşuyla çalışmalar yürütmüş. Milli Eğitim Bakanlığı ile de bir işbirliği için onların kapılarını çalan atölye, bu konuda da epeyce sorunla karşılaşmış. Bütün bunları ve daha fazlasını atölye kurucusu Sümeyye Ceylan ile konuştuk. Ceylan, eğitim anlayışımızı toplumsal bir harekete dönüştürmemiz gerektiğini düşünüyor. “Eğitimlerde en önemsediğimiz şey katılımcının duygusal ve bilişsel olarak tatmin olması, cebinde getirdiği sorulara yanıt bulurken aynı zamanda yeni sorularla ceplerini doldurabilmesi.” diyen Ceylan, bazılarının buna yaşayarak öğrenme veya keşfetme olarak adlandırdığının ancak kendilerinin buna ‘deneyim’ dediklerini ve bunu çok önemsediklerini ifade ediyor. Ceylan, “İnsan, ayağının altındaki toprak, başının üstündeki gök arasında anlam arayışında olan bir canlı. Kendimizi anlamamız için, içinde bulunduğumuz bu kâinatı anlamamız, ne, nasıl ve neden sorularını sormamız gerekiyor.” diyerek atölyenin temel amacına dikkat çekiyor.
Usturlab Atölye’yi kurmaya nasıl karar verdiniz?
Kendimi bildim bileli, bilimden, kitaplardan, öğrenmeden yüksek düzeyde haz duyan bir insandım. Ayrıca her öğrendiğimi küçük yaşlarımdan beri hemen en yakınımdaki kişiye büyük bir heyecanla anlatırdım. Okul hayatım boyunca bir şeylerin başka türlü olması gerektiği hissi içimde büyüyerek okuldan okula, binadan binaya, betondan betona geçiş yaptım. Tek istediğim okumak, bilim insanı olmaktı. Çok fazla sorum vardı. Kâinata, canlılığa, matematiğe dair. Vakit geldi ÖSS’ye girdim. Tek tercihim vardı. Matematik okuma kararı almıştım. Kazandım. İstanbul’da 1 yıl İngilizce hazırlık okudum. Daha sonra çeşitli nedenlerden dolayı Viyana’da okuma imkânı buldum. 2002 yılında gittiğim Avusturya’da 10 yıl okudum, yaşadım. Bu süre içinde Matematik lisans- yüksek lisans, Din Pedagojisi Yüksek Lisans, Astronomi eğitimlerimi tamamladım. Bir yuva kurdum, anne oldum. İstanbul’a döndüğümde şehrin beni yuttuğunu deneyimledim. Saatler süren toplu taşıma yolculukları, çarpık kentleşme, sosyal adaletteki sıkıntılar derken kendimi uykusuz gecelerde ne yapabilirim sorusu ile savaşırken buldum. Ben pedagoji bilen, öğrenmekten haz duyan bir yüksek matematikçiydim, şehir planlamacısı değil. Yıllar önce 8 yaşındayken okulda sırada oturduğumda hissettiğim duyguları tozlu raflardan çıkardım ve formal eğitimim ile yoğurup şimdi herkesin Usturlab Atölye dediği bu sosyal girişimi oluşturdum.
İNSAN TOPRAK VE GÖK İLE ANLAM ARAYIŞINDA
Eğitimlerde neden astronomi, felsefe ve doğa üzerinde yoğunlaştınız?
İnsan, ayağının altındaki toprak, başının üstündeki gök arasında anlam arayışında olan bir canlı. Kendimizi anlamamız için, içinde bulunduğumuz bu kâinatı anlamamız, ne, nasıl ve neden sorularını sormamız gerekiyor. Temel Bilimler ve felsefenin alet edevatlarını iyi kullanabilen çocuklar hem kendi benliklerini tanıma yolunda büyük kolaylıklar kazanmış oluyor, hem de hayatta hangi derde deva olmak ve nasıl bir gelecek inşa etmek istediklerini keşfediyorlar. Bu anlamda özellikle erken ve ilk çocukluk dönemleri olan 10 yaşa kadarki süreçte çocukların, astronomi, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimleri, felsefe ve matematik gibi insan zihninin analitik düşünme, mantık, sorgulama, eleştirel düşünme gibi becerilerini geliştiren disiplinleri buluş yoluyla ve yaparak öğrenme yöntemleriyle deneyimlemeleri çok önemli.
ÇOCUK KÂŞİF ÖĞRETMEN İSE REHBER
Usturlab’ın eğitim felsefesi nedir?
Usturlab, eğitimin insanın iç dinamikleri ile başlayıp dışarı yayılan bir süreç olduğunu kabul eder. Çocuğu bir kâşif olarak, eğitmeni ise kâşif ile birlikte yolculuk eden hayat deneyimi daha fazla olan bir rehber olarak konumlandırır. Biz bilimin felsefe ile başlayıp sanat ile sonlandığını kabul ediyoruz. Buradaki 3 kilit kavramı nasıl anladığımızı açmak isterim. Bilimden laboratuvarlarda yapılan deneyleri, felsefeden tarihteki büyük düşünürlerin sorularını tartışmayı, sanattan ise müzelerde sergilenen eserleri üretmeyi anlamıyoruz. Felsefeden eleştirel ve mantık kaideleri kullanıp safsata yapmadan düşünmeyi; Bilimden çevremize ne, neden, nasıl, sorusunu sorarak bakmayı ve araştırma usulünü; sanattan ise tüketen değil ama üreten olmayı anlıyoruz. Eğitim anlayışımızın özü, bireyin kendi biyolojik ve ruhsal yeteneklerini keşfedip kullanabileceği ortamı ve o ortama o konuda ona rehberlik edecek kişileri çocuk ve bireylerle buluşturmak var.
DOĞRU TEKNİK VE ÜSLUPLA HER ŞEY ÖĞRENİLİYOR
Eğitim alan öğrencilerden gelecekti somut çıktı beklentiniz nedir?
Bizim kazanım gibi bir odak noktamız yok. Ortamı ve eğitimi tasarlarken hep bir kavram üzerinden ilerliyor ve çocuklara bunu hangi araçlarla sunarsak katılımcı olmak isterler diye düşünüyoruz. Nasıl hissederler? İnsan varoluşu itibarıyla merak eden, araştırmaktan, sorgulamaktan, öğrenmekten haz duyan bir canlı. Biz eğitim adını verdiğimiz süreçlerle bazen bu özellikleri geliştirirken bazen de kazanım adını verdiğimiz karadelik ile çocuğun tüm hayal gücünü, enerjisini ve ışığını çekip, emiyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, oyunla ve doğru tekniklerle ve üslup ile sunulan her bilgi çocuklarda bir karşılık buluyor. Herkes almak istediğini ve ihtiyacı kadarını alıyor tabii ki.
Yeni projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Çocuklarımızı aslında tüm toplum bireyleri ile birlikte yetiştiriyoruz. Markete girerken arkasındakine kapıyı tutan kişi, yürüyen merdivende sağda bekleyen kişi, ormana gittiğinde oranın adabına uygun davranan aile, sınıfta öğrencisine saygı ve şefkatle yaklaşan öğretmen, torununun elinden tutup alışverişe giderken adaletle hareket eden büyükanne babalar… 2018-2019 stratejik planımızda yer alan yeni projelerimizde bu sebeple yetişkin eğitimlerine ve eğiticinin eğitimlerine de ağırlık verdik. Ayrıca 1,5 yıldır sürdürdüğümüz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bilim Şenlikleri ve Bilim Merkezleri Tasarımı ve Uygulanması projelerimiz de hızla devam ediyor. Bununla beraber ülkemizde örnekleri olmayan bilim odaklı kutu, kart oyunları tasarlıyoruz. Bir nesil futbolcu ve bebek kartları ile büyüdü. Biraz da bilim insanı ve doğa oyunları kartları ile büyüsün bakalım diyoruz. 1 yıl önce ürettiğimiz ve ilk baskısı tükenen “Orman Kâşifleri Ekosistem” ve “Tabiatın İzinde” oyunlarımızı genişletilmiş yeni bir tasarımla yeniden üreteceğiz. Ayrıca dünyada benzerini görmediğimiz bir astronomi oyunu olan “Kawkaba Takımyıldızı” oyunu da üretime hazır. Ekim ayında 3 oyunu da piyasaya sunmuş olacağız.
OKULA TURİZM ACENTESİ GİRİYOR AMA BİZ GİREMİYORUZ
Milli Eğitim Bakanlığı ile bir işbirliği girişiminiz oldu mu?
6 yıldır zaman zaman bakanlığa çeşitli seviyelerde ulaşmaya çok uğraştık. Fakat hep bir aksilikler oldu. Zaten ülkemizde yeni reformlarla düzeltilmesi gereken bir durum söz konusu. Biz bir eğitim girişimi olarak yaygın eğitim çerçevesinde okulun serbest zamanlarında atölye ve kulüp çalışmasını yönetmelik olarak yapamazken, turizm acenteleri elini kolunu sallayıp okulun bahçesine arkasında sinema dedikleri tır kasası içinde ne olduğu belirsiz filmlerin izletildiği araçlar çekebiliyor. Okul ile anlaşıp çocuk başı 5-10 TL gibi ücret karşılığında çocuklara 10-20 dakikalık filmler izletiyorlar. Siz anne baba olarak para vermeyince çocuğunuzla kötü oluyorsunuz. O tır okulun bahçesinde bütün gün duruyor. Bütün sınıflar alınıyor içeri, denetim yok. Parayı da okul aile birliği ve şirket belli bir anlaşma karşılığı bölüşüyor. Biz Milli Eğitimin bizim gibi eğitim girişimlerini de muhatap almasını belli standartlar ve denetlemeler getirerek bizlerin de okullardaki çocuklara ulaşmamızın önündeki engelleri kaldırmasını bekliyoruz.