“Öngörü ya da uzgörü*, bilimden, düşünce özgürlüğünden, şeffaflıktan, verilerden koptuğumuz zaman çılgın bir hal alır, komplo teorilerine ya da kitleleri gerçeklikten kopuk iyi beklentiler için kandırmaya dönük, uyuşturucu araçlar haline gelir. Öngörülerin, teorilerin kontrolden çıkmasını önleyecek yegane formül; “bilimin ışığını” hep daha parlak ve yüksek voltajda yakmaya gayrettir. Bunun için teknolojiyi akıllıca, stratejik, güçlü bir araç olarak kullanıp, insan kabiliyetlerini daha çok bilim geliştirmek için desteklemek ve arttırmaktır. Toplumda adaletli, etik, özgür yaşam koşul ve hizmetlerini mümkün kılmaktır. Kapsayıcı bir fırsat, gelir eşitliği modeline, eğitime adanmaktır. Kaynakları bu alanlara tahsis etmektir…”
Öyle zamanlardan geçiyoruz ki, geçmiş mi tekerrür ediyor yoksa tam aksine geleceği mi yaşıyoruz bilmiyorum. Tüm dünyanın aynı sorunla yüzleştiği bu sürecin sonundan nasıl çıkacağımız ise büyük merak konusu. Sadece Covid-19 salgını değil elbet, devam eden savaşlar, göç olayları ve dahası… Tüm bunlar için geleceği doğru okumak, anlamlandırmak ve toplumları hazırlamak gerekiyor. Peki, ama nasıl? Bütün bunları dünyanın en etkili 100 kadın fütüristi arasında gösterilen, T-İNSAN kitabının yazarı Ufuk Tarhan ile konuştum. Gelin hem gelecekçiliğe hem de geleceğin kendisine biraz kafa yoralım…
Sürekli geleceği düşünmek, kafa yormak, fikir üretmek yorucu olmuyor mu?
Tüm diğer konularda olduğu gibi bunda da asıl mesele, bakış açısı. Mevlana’nın ünlü sözü şöyle der ya: Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. / Geriye kalan et ve kemiksin. / Gül düşünürsün, gülistan olursun / Diken düşünürsün dikenlik olursun… Sorun aslında geleceğe nasıl baktığımızla İlgili. Genelde gelecek daha çok olumsuz, kaygı verici, korkulan, gelen gideni aratır mantığında algılandığı ve değerlendirildiği için yorucu zannediliyor. Oysa tam tersine geleceği düşünmek, gelecekte neler olabileceğini, olması gerektiğini araştırmak, farklı gelecek ihtimalleri, senaryoları, tasarımları üzerinde çalışmak, kurgulamak son derece zevkli. Enerji yükselten, motive eden, daha da meraklandıran, aktif, çevik ve diri tutan hatta dinlendiren, dinginleştiren bir durum.
KENDİME DAİMA KANIT ARIYORUM
Çocukluğumdan beri böyleyim. Kendim bildim bileli; bilinmeyenlere, geleceğe, uzaya, önümüzde apaçık durana değil de arkasındaki, derinindekilere karşı müthiş bir merak duyarım. Arkada neler olabileceğini hayal etmeye çalışırım. Hayalimi derinleştirmek için bilgi, bilimsel gerçek, kanıt ararım. Her şeyi bir mantığa, bir sebep-sonuç ilişkisinde anlamaya, görünen ve görünmeyen arasında bir denge tutturmaya, araştırmaya yönelirim. Bu halimi en somut biçimde anladığım an ise babamın orta ikinci sınıfta iken getirdiği 1968’de yayınlanan Erich von Däniken’in Tanrıların Arabaları kitabını okuduğum zamandır. Ondan sonra bütün okumalarım, araştırmalarım bilim kurgu, UFO, fizik, mühendislik konularında oldu. Üniversitede Ekonomi-Ekonometri okudum ama kafam hep mühendislikte kaldı. Daha sonra, “ben Fütüristmişim meğer” dediğim net, dönüm noktası; 1995’te bir yurt dışı seyahatinde havaalanında bulduğum “The Futurist” dergisini keşfedişimdir. O zaman Türkiye’nin ilk bilişim şirketlerinden birinde üst düzey yönetici idim. Teknolojiye zaten çok yakın, iç içe ve büyük keyifle çalışıyordum. Kariyerimin erken aşamalarında teknolojinin her şeyin merkezinde olduğunu anlamam ve Fütürizm yaklaşımı kafamdaki pek çok taşı yerli yerine oturtmuş, bana yepyeni bir bakış açısı bir felsefe kazandırmıştı. Hala da öyle… Giderek daha da derinleşmekte.
FÜTÜRİZMLE İLGİLENMEK BİR İNSANLIK GÖREVİ
İnsanlar nasıl fütürist bir düşünce yapısına sahip olabilir? Bu neden önemlidir?
Fütürizm ile ilgilenmek her yaştaki, her konumdaki insan için çok önemli ve zorunlu bir “insanlık görevi” bence. Hayatımızın hiçbir konusunda, anında ya da alanında; fütürizmin olmadığı bir yer yok! Her şeyin geleceği var… Gelecek canlı cansız her şey için gelen bir süreç, bir akış. O yüzden fütürizm, yani geleceği olumlu tasarlama çabası, hayatın, yaşamın ta kendisi… Bu farkındalık ne kadar erken yaşta kazanılırsa, yaşam o kadar etkin kurgulanabilir ve gerçekleştirilebilir. Fütürizm, bilinçli ve farkındalığı yüksek seviyede olumlu gelecek tasarım çabası ile kullanılırsa hayatın her aşamasını, işi, eğitimi, özel yaşamı son derece pozitif etkiler. Şöyle bir baktığımızda, “sürdürülebilir başarı ivmesini yakalamış” bünyeler; sürekli “gelecekte neyi daha iyi, farklı ve yararlı ne yapabiliriz” arayışı, çabası içindeler. Onun için daima zamanın ruhuna uygun ve başarıyla devam edebiliyorlar. Örneğin benim hayatımda pek çok değişiklik yapmama neden oldu. Farkındalığım yükseldi, daha verimli, motive, disiplinli ve çalışkan oldum. Tüm bunlar da maddi, manevi yaşamıma çok olumlu katkılar yaptı. Daha mutlu, güler yüzlü, çok daha sevecen, huzurlu, saygılı, barışçıl, anlayışlı, ön yargısız bir insan oldum ve bunları giderek de geliştiriyorum. Hala ve hep, sürekli daha iyi insan olmaya, yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Öngörülerinizi nasıl bir ikna sürecinin sonunda insanlarla paylaşıyor ya da o öngörülerin gerçekleşeceğine kendinizi inandırıyorsunuz?
Sebep-sonuç ilişkisinin peşinden koşuyor, bulgularımı, tahmin ve uzgörülerimi* mutlaka bir senaryoya yerleştirip, mümkün olduğunca yalın, sade ve basitleştirilmiş hikayelerle, örneklerle, görsellerle anlaşılır hale getirmeye gayret ediyorum. Kuşkusuz bilimsel veriler, uzman görüşleri, raporları, somut yaşanmışlıklar, araştırmalar, anketler bu paylaşımların en önemli parçaları oluyorlar. Her şeyi 5N1K yani “Ne, Neden, Nasıl, Nerede, Ne Zaman, Kim/lerle/ler için?” sorularına yanıt verecek şekilde paylaşmaya çalışıyor, mutlaka olumlu, geliştiren, yalnızca sorunu çözmeye değil, daha da ötesine geçip, “nasıl daha iyi, hatta nasıl en iyi olur?” olasılıklarını da geliştiriyorum.
BİLİMDEN UZAKLAŞTIKÇA ÖNGÖRÜLER ÇILGIN BİR HAL ALIR
Öngörü ne zaman çılgın bir hal alır ve komplo teorisine dönüşür? Öngörünün bir formülü var mıdır?
Öngörü ya da uzgörü*, bilimden, düşünce özgürlüğünden, şeffaflıktan, verilerden koptuğumuz zaman çılgın bir hal alır, komplo teorilerine ya da kitleleri gerçeklikten kopuk iyi beklentiler için kandırmaya dönük, uyuşturucu araçlar haline gelir. Öngörülerin, teorilerin kontrolden çıkmasını önleyecek yegane formül; “bilimin ışığını” hep daha parlak ve yüksek voltajda yakmaya gayrettir. Bunun için teknolojiyi akıllıca, stratejik, güçlü bir araç olarak kullanıp, insan kabiliyetlerini daha çok bilim geliştirmek için desteklemek ve arttırmaktır. Toplumda adaletli, etik, özgür yaşam koşul ve hizmetlerini mümkün kılmaktır. Kapsayıcı bir fırsat, gelir eşitliği modeline, eğitime adanmaktır. Kaynakları bu alanlara tahsis etmektir.
Şu ara hayata dair ne düşünüyorsunuz, kafanızı ne meşgul ediyor?
Uzay çalışmaları… O çalışmalardaki keşiflerin bir an önce yaşama yardımcı olmasını, sürecin hızlanmasını, istiyorum. İnsanlardaki kötü genlerin temizlenmesi için genetik teknolojilerinin çok daha çabuk gelişmesini bekliyorum. Beyinlerimize takılacak çiplerle öğrenme kapasitemizin yükselmesini, her dili konuşabilmeyi-anlamayı, ihtiyacım olan her bilgiyi bilmeyi, hemen kullanabilir yetenekte olmayı, icatların hızlanmasını, çözümlerin süratle gelişmesini arzu ediyorum. Kısacası beyinlerimiz çok gelişmiş Google’a dönüşse rahata ereceğiz diye düşünüyorum…
Dijital dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten filmlerdeki gibi teknoloji ve dijitalin tamamen hayatlarımıza hâkim olacağını düşünüyor musunuz?
Evet. Olmaya başladı da zaten. Ayrıca bu durumu gerekli de görüyorum. İnsan hâkimiyetinin hepimizi, dünyayı getirdiği tıkanma noktasında görevi algoritmaların alma zamanı gelmiş gibi görünüyor. İnsan, kıt aklı ile bunca kalabalığı, milyonlarca sorunu yönetmenin, çözmenin altından kalkamayacağını pandemide bir kez daha gösterdi. Dataizm, veri ekonomisi, algoritma baronları dizginleri çoktan ele geçirdi… Direnmek, göremezden gelmek, reddetmek yerine ayak uydurmaya çalışsak iyi olur sanki…
Lütfen herkes T-İnsan kitabımı mutlaka okusun. T-İnsan’laşarak geleceği daha iyi anlasın, öğrensin ve geleceğe hazırlansın. Gelecek kendi haline bırakılamayacak kadar önemli ve kritik! Geleceğe hazırlanmak için kendini T-İnsan’laşarak dönüştürmek çok heyecanlı ve keyifli bir süreç. Eğer hepimiz T-İnsan’laşırsak #GelecekGüzelGelecek Bu son söylediklerimi aşırı ciddiye almanızı ve uygulamanızı hem diler hem rica ederim… İlave ve önemli bir bilgi; T-İnsan kitabının gelirleri ile Türk Eğitim Vakfı (TEV), “Fütürist Gençlik Burs Fonu” ile teknoloji ve mühendislik alanında lisans eğitimi alan kız öğrenciler destekleniyor. Yani T-İnsan aldığınızda hem kendinize en büyük katkıyı yapıyor hem de bir genç kızımıza gelecek fırsatlarını sunuyorsunuz…
DÜNYA BİR TIKANMA NOKTASINA GELMİŞTİ
Pandemi hakkında bu süreçte üretilen teorilerle ilgili daha önceden sizin bir öngörünüz var mı idi?
Şunları aslında daima söylüyordum. T-İnsan kitabımda da çok net olarak yazmıştım. Dünya bir tıkanma noktasına gelmişti. Sürdürülebilirlikten giderek uzaklaşıyordu. Hala da öyleyiz. Pandemi’de gelişen farkındalıkla bunu atlattığımız söylenemez. Şu anda henüz “farkına varma, anlama” noktasındayız. Henüz kayda değer bir aksiyon yok… Bir an önce olmalı. Önceki söylemlerimde “Kurduğumuz daha çok tüketim için daha çok üretim odaklı sistemler; kaynakları, çevreyi, doğayı, insan sağlığını bozmaktan başka bir şeye yaramaz hale geldi. Bir silkelenme, bir şok, bir toplu farkındalık gerekiyor. Ve 2020 bunun için bir dönüm noktası olmalı gibi duruyor” diyordum, aynen öyle de oldu. Tam olarak bu kadar devrimsel bir dönüşümü neyin tetikleyeceğini (COVID-19) kestiremesem de artık çok çok çok ciddi bir silkelenme ve dönüşüm süreci başlama gereksinimini özellikle son beş yıldır hemen her platformda söyleyip, yazıyordum.
DÜNYA İÇİN ARTIK GERİYE DÖNÜŞ YOK
Bundan sonraki dünya düzeni hakkında ne düşünüyorsunuz? Dünya şu an nereye doğru gidiyor?
Dünya; soyut-somut tüm varlıkların dijitalleşmesi, BrainNet, Robot & Yapay Zekâ, Blockchain, 5G, Hologramlar, 3D tasarım, üretim teknolojileri, Smart Home, Safe City, Big Data, IOT, Yenilenebilir Enerjiye Geçiş, Uzayın Keşfi, Mars’ta Kolonileşme Çabaları, Ay’a İnsanlı ve Robotlu Yolculuk Planları, Kesintisiz İcatlar, Siber Güvenlik, Siber Saldırı ve İnsanlığın Dönüşümü (Transhümanizm) gibi konuların çok hızlı gelişmeye ve gerçekleşmeye başladığı bir döneme girdi. Artık geriye dönüş de yok. Dünya tüm bu alanlardan yararlanarak daha adil, daha duyarlı, daha akıllı, daha kapsayıcı yeni sistemler kurmaya, dünya dışı varlıklarla buluşmaya, uzayda koloniler kurmaya doğru gidiyor.
TÜRKİYE KAYNAKLARINI DOĞRU KULLANIRSA OYUN KURUCU OLABİLİR
Türkiye hakkındaki gelecek 10 yıllık süreçteki öngörüleriniz nedir?
Eğer kaynaklarımızı ve tüm toplumsal önceliklerimizi bilim, teknoloji eğitimine ve üretimine tahsis edersek, her birimizi kendimizi her alanda kadın-erkek eşitliğine, çevreci, duyarlı, etik tercihlere ve uygulamalara adarsak, bugünkünden daha iyi bir yerlerde olacağımızı, geleceğin isterlerine, zamanın ruhuna ayak uydurabileceğimizi düşünüyorum. Hali hazırdaki halimizle oyun kurucu toplumlardan olmamız biraz zor. Eğer hemen başlarsak oyunda koşanlardan ya da tribündeki heyecanlı seyircilerden olabiliriz…
Türk insanı olarak zamanın neresindeyiz?
İki arada bir deredeyiz ki coğrafik, jeopolitik olarak da bu öyle. Zamanın ne ilerisinde ne de çok çok gerisindeyiz demek gerçekçi olur. Aralarda bir yerlerdeyiz. Salınıp duruyoruz. Çok sağlam bir “zamanın ruhuna uyma stratejimiz”, gelecekle ciddi, seviyeli bir ilişkimiz olduğunu söylemek zor. Zamanın ruhuna uyum sağlamaya çalışan ama bunu epey gecikmeli, aksak yapar hallerdeyiz.
GENÇLERİN DEĞİL YETİŞKİNLERİN TAVSİYEYE İHTİYACI VAR
Çevrenizdeki gençlere, çocuklara ne söylemek geçiyor içinizden?
Fütürist bakış açısını benimsediğimden beri gençlerin değil, asıl büyüklerin tavsiyelere ihtiyacı olduğunu fark ettim. Gençler mis gibi gelecek kokuyorlar aslında. Geleceğe hazır, taptaze doğuyorlar. Bizler ağır naftalin kokularımızla onları bastırıyoruz. Onun için yetişkinlere “gençleri rahat bırakın, en önce ve acilen kendinizi geliştirin, geleceğe uyumlandırın ve onlara sadece destek olun, yeter!” diyerek silkelemek istiyorum…
*UZGÖRÜ NE DEMEK?
Fütüristler, gelecek çalışmaları yapanlar öngörüden ziyade uzgörü terimini kullanırlar. Uzgörü, uzman (bilim temelli) ve Uzlaşmacı (paydaşlarla, zamansal olarak ve disiplinler arası uzlaşma) bakış açısını anlatmak üzere kullanılır. Henüz hiç birimiz geleceği önden göremiyoruz… Sadece daha uzağı, bilimden yararlanarak ve uyumlanarak anlamaya, tahmin etmeye çalışıyoruz. Uzgörülü olmak beni olumlu, esnek, akışkan, dingin, sakin, çalışkan, neşeli yapıyor… Hep dinç ve aktif kılıyor…