HaberManşetToplum

Hayvana şiddetin psikolojisi

Bina cephelerine kuş sarayları yapan, kimsesiz hayvanlar için kapısının önüne ekmek-su bırakan hayvansever bir toplumun fertleriyiz. Buna rağmen vicdanımızı sızlatan olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Hayvanlara şiddetin altında yatan sebepleri Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Pedagog Dr. Sevil Yavuz’dan dinledik.

Hayvanlara yönelik gerçekleşen ve “şiddet” tanımının yetersiz kaldığı olaylarda, olayın nasıl gerçekleştiğinden ziyade neden yapıldığına dikkat çekmek gerekiyor. Zira hayvana şiddet uygulayan bireylerin psikolojik durumunu sağlıklı olarak tanımlamak imkânsız. Uzmanlar söz konusu bu kişileri antisosyal olarak tanımlanıyor ve özellikle çocukluk dönemlerinde yaşadıkları çevreye ve ailelerine bakılması gerektiğini belirtiyor.

Hayvanlara şiddetin en acımasız örneklerinden birini yakın zamanda ayakları ve kuyruğu kesilen yavru köpekle yaşadık. Kedileri fırlatanları, karıncaları öldürenleri ve hayvanlara her türlü şiddetti yapanları sürekli görüyoruz ve uzmanlar bunun sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bir artış ivmesinde olduğunu söylüyor. Hayvana yönelik şiddet, tüm dünyada bir insanın yapabilme potansiyeli ve vicdanından beklenmeyecek bir şekilde artış gösteriyor. Bunun nedeni araştırılıyor hatta bununla ilgili Newyork State Üniversitesi adli psikoloji birimi, kriminolojik çalışma olarak psikiyatrinin kötülüğü tanıma yeteneğini ölçmek için “Ahlaki Aykırılık Ölçeği” diye bir ölçek geliştirdi. “İnsan neden bu şekilde şiddet uyguluyor? Son yıllarda okullarda neden şiddet oranı arttı? “İnsan neden kana susamış gibi davranıyor?” gibi pek çok sorunun yanıtını bulmak için kullanılacak.

Kedisi yatağını pisletti diye ona işkence ederek öldüren bir üniversite öğrencisi, tarlasında otladı diye iki atı ayağından vuran bir çiftçi ve son olarak dört ayağı ve kuyruğu kesilerek işkence edilerek ölmesine sebep olan; kim tarafından yapıldığı henüz bilinmeyen bir yavru köpek… Bütün bunlara sebep olmak veya doğrudan yapmak nasıl bir psikolojinin sonucu olabilir? Kendisini savunmayan ve bir karşılılık veremeyen canlılara yapılan bu durum nasıl bir rahatsızlığı temsil ediyor? Bunu sadece basit bir şiddet olayı olarak okumak ne kadar doğru?

BU KİŞİLER ANTİSOSYAL

Uzmanlar şiddetin insanların gelişmişlik seviyesinin artışıyla ters orantılı olduğunu belirtiyor. Şiddet oranının azalması gerekirken gitgide artıyor. Uzmanlar akıl hastası olmasa bile şiddet eğilimi olan kişilerde görülen en büyük özelliğin, anti sosyallik olduğunu vurguluyor. Diğer bir ifadeyle toplumun sosyal normlarına uymayan kişiler, anti sosyal kişilik özelliklerini taşır ve bu kişiler artık hayvanlara eziyeti normalleştirir. Psikiyatrist, Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu konuyla ilgili olarak şöyle bir yorum yapıyor: “Endüstri devrimiyle birlikte insan doğaya hâkim oldu ve biz üstün varlığız diyerek çevreyle birlikte hayvanları da yok eden bir şey ortaya çıktı ve bununla birlikte insan, yeşil karşıtı bir hareket geliştirerek kendinde bitkileri kesmenin ve doğayı yok etmenin özgürlüğünü gördü. Bu durumdan dolayı çıkan adeta bir modern kibir ve özgüven sonucunda insan, doğayı yok etmeye başladı.”

BUNLARIN HEPSİ ŞİDDET

Hayvana şiddet uluslararası literatürde fiziksel şiddet olarak adlandırılıyor. Doğaya, hayvanlara karşı şiddet uygulamayla ilgili özel bir tanım yok fakat uzmanlar fiziksel şiddet tanımının hayvan veya insan için fark etmediğini söylüyor. Bu adlandırma İkisi için de kullanılabilir. Yaşadığımız dünyada hayvanlara karşı fiziksel şiddet var, duygusal şiddet var, psikolojik şiddet var ve cinsel istismar var. Uzmanlar bütün bunların nedeni olarak çocuksal travmaları işaret ediyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir çocuk yangın çıkarmaya ve hayvanlara eziyet etmek gibi durumlara eğilimli ise bunların hepsi suça yatkınlığa, empati duygusunun gelişmemişliğine ve yapılan hatadan sonra pişman olmamaya birer örnek olacağını söylüyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile hayvana yönelik şiddetin psikolojik nedenlerini sorduk. Tarhan bu konuda dikkat çekilmesi gereken en temel şeyin çocuk ve yetişme ortamı olduğuna dikkat çekiyor.

EBEYEN ŞEFKATİ VE EMPATİYİ ÖĞRETMELİ

Çocukların hayvana şiddet eğilimi nasıl anlaşılabilir ve bunun önüne nasıl geçilebilir?

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Çocuklarda anti sosyal kişiliğin gelişmemesi için küçük yaşta empati duygusunun öğretilmesi gerekiyor. Eğer empati yoksunluğu varsa, bunun ilk belirtilerinden biri, doğaya eziyettir. Çocukta bunu anlamak için hayvanlara karşı tavrından anlayabiliriz. Eğer çocukta hayvanlara karşı bu şiddet eğilimi ve acımasızlık varsa, çocuk büyüdüğünde annesine, babasına ve çevresindekilere aynı şekilde şiddet uygulayacaktır. Anne ve baba çocuğuna şefkatli davranmalı ve şefkatli davranmayı öğretmelidir, aksi takdirde çocuk büyüyünce anne ve babaya da şefkatli davranmayacaktır. Bu nedenle çocuğunun geleceği ve eğitiminin yanında anne baba kendi geleceği için de merhamet, şefkat duygusunu ve empati kavramını öğretmesi gerekiyor. Empati nedir? Kendi dışındaki diğer canlı ve insanların haklarını ve ihtiyaçlarını göz önüne almaktır. Susuz bir hayvanın susuz kalmasında kendini sorumlu hissetmektir. Bu duygu doğuştan gelmez sonradan öğretilir.

Yapılan araştırmalara göre çocuk şiddeti modellemeyle öğreniyor. Çocuğa şiddeti öğreten en büyük örnekler canlı modellerdir. Televizyon ve çizgi filmlerde ikinci plandadır fakat birinci planda anne baba ve diğer yakınlar vardır. Hayvana şiddeti normalleştirmezlerse çocuk bunu örnek almaz. Biz evde şiddet uyguluyor muyuz? Hayvanlara zarar veriyor muyuz? Öncelikle buna bakalım, eğer hayvana şiddet gösteriyorsak ve bunu çocuk görüyorsa modelleme olarak kendine alır ve benimser. Yahut çocuğun kendisi şiddet görüyorsa, kendisini şiddet kurbanı olarak tanımlar ve şiddeti uygular. Belki hayvanlara yapmaz fakat ilerde çocuğuna karşı yapabilir. Mesela anne babası tarafından kemerle dövülen bir çocuk, kemeri alır ve aynı şiddeti hayvanlara karşı uygular.

MODERNİZM ve YENİ JENERASYON ŞİDDETİ ARTIRDI

Hayvana şiddeti, Türkiye toplumunun psikolojik durumu bağlamında değerlendirir misiniz?
Türk toplumu kültürel olarak hayvana şiddette değil de, kendisi dışındaki varlıklara karşı merhametli olmak noktasında daha çok birikime sahip. Geçmişimizde topal ördekler için vakıf kurmuş, kuş evleri yapmış bir toplumuz ve bu kültürler hala devam ediyor. Fakat şu an yetişen kuşak, modern toplum kuşağıdır. Bu kuşak sadece kendi çıkarını düşünmeyi ve bencil olmayı öğreten bir modern eğitim kuşağının baskısı altında yetişiyor. Bunun etkisiyle kişi, hayvana duyarlı olma noktasında eksik yetişebiliyor. Modernizm hastalığı, empatiyi azaltarak, hayvanlara karşı duyarlılığı da azaltır. Başkasına şiddet uygulayamayan bir kimse, güçsüze zayıf olanlara şiddet uygular. Bu kişiler de hayvanlardır. O anda öfkesini o şekilde yatıştırıyor. Türk toplumu olarak şiddeti onaylamadığımız halde hatta Osmanlı’da Ahi Teşkilatlarında kasaplık yapanlara senede bir çiftçilik yaptırırlarmış ki merhamet duyguları körelmesin. Böyle bir kültürden geliyoruz ve yeni jenerasyon bunları bilmeden yetişiyor. Bundan dolayı bu durum sadece Türk toplumunun bir hastalığı değil. Modernizmin gelmesidir diyebiliriz.

İNSANLARDA BİRİKMİŞ BİR ÖFKE VAR

Günümüzde hayvana şiddetin artmasının nedenleri nelerdir?
Hayvana şiddetin artmasının nedenleri, hayvanlara şiddet ile ilgili bazı sosyal teşviklerinin olduğunu görüyoruz. Mesela satanist kültürünün etkisinde kalan kişiler şeytana tapan kişilerdir. Burada eziyet etmekten zevk alma kavramı vardır. Yani orada en çok da kedilerin başını kesip onları seyretmek ve onlara eziyet etmeyi görüyoruz. Bu bir dini ritüel olarak törenler eşliğinde teşvik ediliyor. Mesela siz bir köpeği öldürün derseniz birçok insan bunu yapmaz fakat bu köpek kuduz derseniz birçok insan o köpeğe zarar verir. İnsanlarda mutsuzluğun artması da bir sebeptir. İnsanlarda birikmiş bir öfke vardır ve en zararsız ifade alanını hayvanlara şiddette görürler. Onun için birikmiş öfkeye dikkat etmek lazım.

BU BİR EGO TATMİNİ

Birey, güç yarıştıramayacağı ve karşılık bulamayacağı hayvana şiddet uygulayarak hangi konuda tatmin olmaktadır?
Böyle bir durumda kişi kontrol duygusunu ya da güç bende otorite bende düşüncesini tatmin etmek ve doyum hissini yakalamak ister. O doyumu zayıf kişilere karşı, hayvanlara karşı, doğaya karşı eziyet ederek yakalar ve bazen bunu gizli olarak yapar. Bu durum genellikle içindeki gücü yatıştıramadığı ve karşılık bulamadığı zamanlarda ortaya çıkar. Biz buna ego tatmini diyoruz. Kişi egosunu tatmin edebildiği zaman geçici olarak rahatlar. Daha sonra yaptığı eziyeti kameraya alıp izlediğinde bu durumdan zevk alır. Hayvana plastik mermiyle vurup onun bağırmasından, yoldan geçen yalnız bir kadına zarar vermekten ve o kadının bağırışlarını dinlemekten zevk alıyorlar ve seyredip gülüyorlar. Böyle bir davranışa anne ve baba katılırsa çocuk bunu onaylanmış davranış olarak görür. Özellikle ego doyumu için bunu bir yöntem olarak görüyorlar.

Etiketler

İlgili enformasyon

Bir yanıt yazın

Close

Adblock Detected

Reklam engelleyici devre dışı bırak