Birçok insan için çok sıradan olan gündelik hayattaki pek çok şey yetisiz bireyler için ne yazık ki hâlâ bir lüks. Eğitim, sağlık, istihdam, sosyal yaşama katılım gibi temel konulardaki ihtiyaçlara erişilebilirliğin sağlanması için yasalar olsa da pratikte bunun bir karşılığı yok. Erişilebilir Her Şey (EHŞ) oluşumu da aktivist bir tavırla bu konuda farkındalık oluşturmak, toplumu bilinçlendirmek ve yetisiz bireyler için her şeyi erişilebilir kılmak için harekete geçti.
Çok kısa bir süredir konuşuyoruz erişilebilirliği. Ancak yetisiz bireyler için bu kavram çok büyük önem arz ediyor. Hem kültürel hem de sosyal hayata eşit bir şekilde katılabilmeleri için hayatın erişilebilir olması onlar için çok önemli. Eğitim, spor, sokakta yürümek, kamu kurumlarına ulaşmak ya da festival gibi kültürel etkinliklere katılabilmek de yine onların en temel hakkı. Eğitim, sağlık, istihdam, sosyal yaşama katılım gibi temel hakların içine giren noktalar, erişilebilirliğin talep edildiği alanların başında geliyor. Bu nedenle her şeyin erişilebilir olması onların da eşit bir şekilde hayata katılmaları ve en temel haklarından yararlanabilmeleri anlamına geliyor. İşte bu anlayışla yola çıkan Seben Ayşe Dayı, Serim Berke Yarar ve Hale Yıldız, Erişilebilir Her Şey (EHŞ) oluşumunu kurarak yakın bir zamanda mücadelelerini başlattı. Neler yaptıklarını ve yapacaklarını kendileriyle konuştuk… Temel hedefleri pek tabii “erişilebilir bir dünya yaratmak”…
Erişilebilir Her Şey nasıl kuruldu?
Erişilebilir Her Şey kısa bir süredir var gibi gözükse de aslında kurucuları ve eğitmenleri on seneye yakındır tanışıyorlar. Kurucu ekibi farklı engelli bireylerden oluşan EHŞ’nin içindeki her birey, yıllardır engellilik alanında hak savunuculuğu ve aktivistlik yapıyordu. Gönüllülük esasına dayanan bir sürü panel, toplantı, eğitimler derken bunun bir yerden sonra, özellikle eğitim ve danışmanlık diyebileceğimiz bilgi paylaşımı kısmının, daha profesyonel bir alana taşınabileceğini gördük. Tabi ki bunda toplumda hissettikleri finansal bir karşılığı olan eğitimlerde, eğitimi alan bireylerin daha ciddi olmalarının ve kendi hayatlarını sadece bu konuya adamak isterken aynı zamanda hayatlarını finansal yönden de idame ettirme gerekliliğinin etkisi büyüktü. Ayrıca yapılan çalışmaların çok az olması ve her engel gurubunun sadece kendi alanıyla ilgili çalışmalar yapması, kapsayıcı olmaması, yapılan çalışmaları daha kapsayıcı bir şekilde tek çatı altında toplama hayali, EHŞ’nin kurulmasındaki en büyük etkenlerden biridir.
EHŞ ne yapar?
Erişilebilir Her Şey daha erişilebilir bir yaşama adım atmak isteyen herkese, koçluk ve eğitim hizmetleri ile çözümler sunar. Diğer bir deyişle, kurumları fiziksel, içeriksel ve iletişimsel yönlerden deneyimleyerek daha erişilebilir olmaları için yapılmasını önerdikleri düzenlemeleri ortaya koyar ve kurumlarla birlikte dönüşümün içinde rol alır. İçeriksel erişilebilirlik alanında sosyal medya, internet siteleri ve kurumun yazılı basılı materyalleri ile ilgili durum ve tavsiye raporları hazırlayıp, eğitimler sunarken, İletişimsel erişilebilirlik anlamında kuruma anketler ile saptamalar yaparken, yönetici kadro ve departman çalışanlarına özel algı ve farkındalık eğitimleri sunar. Ayrıca fiziksel erişim kısmında detaylı durum ve tavsiye raporları sunarken, raporlamanın sonucunda koçluk süreçleri yürütür. EHŞ danışmanlık sürecinde, danışanının alanıyla ilgili Türkiye’den ve Dünya’dan standartların yanı sıra ekibindeki ve danışma kurulundaki farklı engellenen gruplardan bireylerin danışan hakkındaki kullanıcı deneyimlerini göz önünde bulundurur.
ERİŞİLEBİLİR BİR DÜNYA HEDEFLİYORUZ
İlk somut çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İlk çalışmamız Bozcaada Caz Festivali’ydi. Festival ilk çalışmamız olmasının yanında, konumundan ve dinamiklerinden kaynaklı olarak şu ana kadarki en zorlayıcı ve en eğlenceli çalışmamızdı. Festivalden bahsediyorsak hızlı, akışkan, değişken, kısıtlı alana sahip ve biraz da belirsizliklerin olduğu bir işten bahsediyoruz. Ki özellikle Bozcaada gibi bir lokasyonda olunca. Erişilebilirlik anlamında kapsayıcılığı benimsediğiniz takdirde bu saydığımız sıfatlar, zorlayıcılığı ortaya çıkaran etkenler. Çünkü bizim bakış açımıza göre, kapsayıcı olmak yaşam çemberini tamamlamak demek. Yani bir bireyin festivalden haberdar olması ve biletini bağımsız şekilde almasından başlayıp, evden çıkıp festivale gelmesi, evrensel tasarıma göre dizayn edilmiş festival alanında tüm müzik severler ile eşit koşullarda ve konfor alanında festivali deneyimleyip, tekrar evine dönmesi sürecini kapsar. Bu süreci erişilebilir kılmak adına, odağımız da tabi ki ilk olarak festival vardı. Festivalin her departmanına algı eğitimleri düzenlemekle başlayıp, sosyal medyaları ve internet site erişilebilirliği ile devam ettik. Bünyemizdeki endüstriyel tasarımcı ve mimarlarında desteğiyle fiziksel boyutta en erişilebilir festival alanını düzenlemeye çalıştık. Ayrıca adanın genel erişilebilirliği için Bozcaada Belediyesi ile bir toplantıda gerçekleştirdik. Ne yazık ki önerilerimizi bu sene gerçekleştiremediler. Ancak Geyikli’den iskeleye tekerlekli sandalye süren ve otostop çekerken fotoğrafını yayınlayan Yusuf gibi diğer birçok festivali ziyaret eden müzik sever engellenen bireylerin sesini duyup, reaksiyon alacaklarını umuyoruz, ki önümüzdeki yol daha erişilebilir bir ada bizi karşılar. Bu işten sonra dijital erişilebilirlik süreçleri ve iletişimsel erişilebilirlik konularında birçok raporlama ve eğitim süreçleri yürüttük.
Amacınız, hayaliniz, hedefiniz nedir?
Aslında amacımız hedefimiz ve hayalimiz çok net ve değişmiyor. Bizler EHŞ olarak “erişilebilir bir dünyayı” hedefliyoruz! Erişilebilir Her Şey olarak, erişilebilirliğin kapsayıcı olması adına çok yönlü, hayatın her noktasında karşımıza çıkan farklı uzantılarının olduğunun farkındayız. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi erişilebilirliği iletişimsel, içeriksel ve fiziksel boyutlarda farklı engellenen birey gruplarını gözeterek kapsayıcı olarak ele alıyoruz. Hedefe ulaşmak için bu bağlamda farklı reaksiyonlar almaktayız. Özel veya kamu kurumlarına profesyonel olarak, bu üç boyutu kapsayacak şekilde kullanıcı yorumları ve standartlar çerçevesinde yapmalarını önerdiğimiz düzenlemeler ile ilgili detaylı raporlar sunuyoruz. Ek olarak bu raporlara üzerinde durduğumuz düzenlemeler ile ilgili koçluk süreçleri yürütüyor ve kurumun dönüşmesi için onlar ile birlikte yürüyoruz. İletişimsel boyutta kurumun ihtiyacına göre detaylandırıp, yeniden tasarladığımız algı ve farkındalık eğitimlerini yönetici ve çalışanlara özel farklı modüller halinde sunuyoruz. Ayrıca konu hakkında daha fazla insanın bilinçlenmesinin çok önemli olduğunun bilinciyle üniversitelerde, okullarda ve oluşumlarda gönüllü konuşmalar ve eğitimler düzenliyoruz. Bizlerden destek isteyen STK’lara bu konuda destek oluyoruz. Tabi ki daha fazla insana ulaşabilmek ve bilinçlendirmek için çeşitli platformlarda yazılar yazıyoruz. Ama bize en büyük nedir diye sorarsanız, EHŞ’nin engellilik alanında hem akademik hem AR-GE, hem de sahaya yönelik yasalara da dokunabildiği bir enstitü haline gelmesi.
TÜRKİYE’DE UYGULAMADA SINIFTA KALIYORUZ
Türkiye’nin erişilebilirlik karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslına bakılırsa bu soru parçalara bölünerek bile üzerine paneller düzenlenecek ve makaleler yazılabilecek bir konu. Ancak toparlamak gerekirse, yasalar yeterince kapsamlı ve adil görünse de biz uygulamada sınıfta kalıyoruz. Engelliler kanununda açık hükümler olmasına rağmen, toplumdaki genel algının kanun koyucuya da geçmiş olması nedeniyle, hükümler uygulanmıyor ve olması gereken denetimler yapılmıyor. İşte tam da bu nedenle yapılmayan veya yapılsa da standartlara uygun olmayan birçok erişilebilirlik düzenlemesiyle karşılaşıyoruz. Örneğin birçok yapıda engellenen bireylerin kullanımına uygun tuvaletlerinin olmadığını veya standartlara uygun inşa edilmediğini ya da olan tuvaletlerin depo olarak kullanılmakta ya da kilitli olduğunu görüyoruz. Algısal yani iletişimsel erişilebilirlik dediğimiz alanda ise, korkularımız ve önyargılarımızdan kurtulmamız çok önemli bir nokta. Genelde toplumumuzda, “kırılır”, “ayıp olur” ya da anlamaz düşüncesiyle engellenen bireylerle iletişime geçilmiyor. Geçilse bile bu iletişim, bir çocukla kurulan iletişimden öteye gidemiyor ne yazık ki… Tam bu noktada engellenen bir bireyin bağımsız bir birey olarak algılanmaması problemi karşımıza çıkıyor. Bu nedenle kurumlar ve toplum fiziksel anlamda yapılması gereken düzenlemeleri çok da ciddiye almaz noktadalar…