HaberManşetSöyleşiToplum
Mezarda yaşayanların yurdu: Suriye
Suriye’de yıllardır devam eden savaş nedeniyle insanlar evlerinden göç etmek zorunda bırakılıyor. Orada yaşamaya devam etmeye çalışan vatandaşlar ise rejimin radikal acımasız muamelesiyle karşı karşıya kalıyor. Yaşananlara sadece insan hakkı ihlali demenin yetersiz kaldığı Suriye’de insanlar kısacası canlı canlı mezarda yaşıyor.
Suriye’de yaşananlar ve Esad rejiminin hapishanelerinde hayatta kalabilenlerin anlattıkları şeyler, Esad yönetiminin bizlere yansıyan veya tüm dünya tarafından görmezden gelinen gerçek karakterini gözler önüne seriyor. Ülkede keyfi gözaltılar ve zorla kaybedilmeler yaşanıyor. Bütün bunlar yüzbinlerce insana karşı sistematik olarak uygulanıyor. Ancak bu uygulamalara rağmen rejimin işlediği suçlar cezasız kalıyor ve rejim sürekli olarak tüm bu suçların sorumluluğunu reddediyor. Gözaltına alınanlar yalnızca insanlık dışı koşullarda tutulmanın, işkencenin, aç bırakılmanın, ortadan kaybedilmenin ve öldürülmenin değil; aynı zamanda yargısız infazların, gizli yargılamaların ve karanlık politik beklentilerin altındaki, gerçek bir adil yargılama sürecinin yokluğunun da mağduru durumunda. Bütün bunları ve daha fazlasını her yönüyle ele almak için Suriye hapishanelerinde 21 yıl boyunca tutuklu kalan ve işkenceye maruz bırakılan Riyad Avlar, Hukukçu Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal ve Suriye’de yaşanan acımasız gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren ve Suriyelilerin yaşadığı insanlık krizine ışık tutan ‘Mezarda Yaşamak’ adlı belgeselin yapım ekibi Save The Rest ile konuştuk.
RİYAD AVLAR: 21 YIL BOYUNCA İŞKENCEYE MARUZ KALDIM
Riyad Avlar Suriye’de yaşanan yasal olmayan olaylar hakkında genel düşüncelerini sorduğumuzda söze ülkede oturmuş bir devlet ve kurumları olmadığını söyleyerek başlıyor. Bundan dolayı yargının bağımsız olmadığını, yargı ve devletin bütün kurumlarının muhaberat cihazının kontrolünde olduğunu söylüyor. “Suriye’de mezhep çatışmaları tüm şiddetiyle devam ediyor. İktidarın kendisi BAAS partisi kılıfına sığınmış mezhepçi bir iktidar. Suriye’de yedi yıldır süren kanlı bir savaş var. Şiddet yasalara sığmayan olayların yaşanmasına neden oldu ve bu devam ediyor.” şeklinde konuşan Avlar, bütün bunların en büyük sorumlusunun Esad rejimi olduğunu belirtiyor.
Hapishanedeki sürecinizde neler yaşadınız?
Beni DGM denilen mahkemeye çıkarıp müebbet verdiler ve neden verdiklerini bilmiyordum. Girdiğim günden çıktığım güne kadar yani yaklaşık 21 yıl fiziksel ve psikolojik olarak hep işkence altındaydım. Beni tutuklayıp hiçbir zaman yapmadığım suçları üzerime yığdılar. Tam iki yıl boyunca zifiri karanlık ve yapayalnız bir hücrede yerin altında tutuldum. Sadece ben ve hücre arkadaşlarım yani böcekler vardık. Sorgumun bitmesine rağmen ara sıra beni çıkarıp sırf keyfine işkence ediyorlardı. Dünyaca ünlü Saydnaya Cezaevi’ne taşıdıklarında bile orada işkence bitmedi.
ORASI İNSANLIKTAN ARINDIRILMIŞ BİR YER
Saydnaya’da da tutukluluk ihlallerini saymakla yetmez. Orası insanlıktan tamamen arındırılmış vahşi bir yerdi. Özellikle 2011 ve sonrasında okuduğumuz romanlarda dahi emsaline rastlayamayacağımız işkence çeşitleri yaşandı. Orada babası teslim olmadı diye babasının yerine tutuklanan insanlar, cezaevinde büyüyen bebekler, 1981 yılında şu ana kadar 31 yıldır mahkemesiz yatan insanlar gördüm; hepsi de suçsuz ve yargısız.
Şu an Suriye’de bize yansımayan nasıl bir hayat hâkim?
Suriye toplumu artık bölünmüş bir hale getirildi. Çıkarılan yasalarla insanların mal ve mülklerine el konuluyor. İnsanlar topluluklar halinde göç ettiriliyor. Bugün Türkiye dışında kimse Suriyelilere kucak açmamakta. Suriye halkı kendisi için Türkiye’nin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun farkında. Bugün İdlib’e de bir saldırı söz konusu. İdlib’e saldırı demek toplu katliam demek. Yeni göç dalgalarının kapılarımıza dayanması demek. Suriye rejimi anlaşmalara saygı duymayan bir rejim. Suriye’nin güneyi ve orta kesimi rejimle anlaşmalı bir şekilde boşaltıldı insanlar sırf rejimin katliamından kurtulmak için evlerini, mal mülklerini terk edip göç ettiler ve şimdi rejim onların güvenliğini her gün tehdit altında tutuyor.
DÜNYA KAMUOYU YAŞANANLARA DUR DEMELİ
Dünya kamuoyu Suriye’de yaşanan insanlık dışı muamelelere karşı birleşip tek bir sesle dur demelidir. Bugün on binlerce aile kayıplarını arıyor. Bu ailelere evlatlarını bulmaları için yardım edilmeli. Kaybedilen ve katledilen evlatlarının hakkını sormaları için uluslararası kanundan yararlanarak mahkemeler açılmalı ihlalde bulunanlar yargılanmalıdır. Bunların yargılanmaları için her türlü kanuni yollara başvurulmalıdır. Bugün dünyanın her tarafında hümanist duygulara sahip herkes evladı kayıp bir annenin evladını bulması için ona yardım elini uzatmalıdır. Bugün hepimizin Esad rejiminin zindanlarında bulunan tutukluların derhal serbest bırakılması için Suriye konusunda etkin rol oynayan güçlere çağrılarda bulunması gerekiyor. Oraya, cezaevlerine askeri ve istihbarat anlamında tarafsız örgütlerin girilmesine izin verilmeli.
SAVE THE REST: BELGESEL İLE DÜNYANIN SURİYE POLİTİKALARINI ETKİLEMEK İSTİYORUZ
Mezarda Yaşamak adlı bir belgesel yapan Save The Rest, belgesel yapma fikrinin tutukluların, hayatta kalanların ve göz altında olanların yaşadıklarını göstermek amacıyla ortaya çıktığını söylüyor. Belgeselle Türk kamuoyunun da Esad rejiminin baskısından kaçan Suriyelilerin kaçış nedenlerini daha iyi anlayacağını belirten ekip, daha da önemlisi Suriye’deki katliamı durdurmak için Türkiye ve dünyanın Suriye’ye yönelik politikalarını etkilemek istediklerini vurguluyor. Aynı zamanda dünyada Suriye’de yaşanan durumların gerçekliği hakkında farkındalık oluşturmak için kampanyalar yürüten ekip, ilgili ülkelerin temsilcilerinin Esad rejiminin tutuklanması, bireylere işkence ve öldürmenin durdurulması yönünde baskı talep etmesi için çalıştıklarını ifade ediyor. Belgeselin adını da konuştuğumuz ekip, Mezarda Yaşamak tanımının kurtulan bir bireyin ifadesinden aldıklarını söylüyor. Ekip, söz konusu kişi ve kişilerin bu tanımla mezarda olduklarını ve her an ölümü beklediklerini ve bu mesajın kendileri için çok önemli olduğunu ifade ettiklerini belirtiyor. Esad rejiminin geçtiğimiz günlerde binlerce tutuklunun öldürülmesinin bir kabulü olan ölüm ilanlarını yayınladığını ve bu dosyayı bir tehdit olarak gördüğünden kapatma girişiminde bulunduğunu söyleyen Save The Rest, Esad rejiminin dünyaya ve yasalara sahip gibi devam etmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
AHMET HAMDİ TOPAL: SURİYE’DE MUTLAK BİR BARIŞ İÇİN SUÇLULAR YARGILANMALI
“Suriye’de yaşananların tüm uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleştirilmiş olmasına rağmen işlenen suçların faillerinin yargı önüne çıkarılması bir yana, katliamların durdurulması için önerilen yaptırım kararlarının hatta Suriye rejimini kınayan karar tasarılarının dahi, BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmediğini hatırlamak gerek. İnsan hakları ihlâllerinin sistematik bir devlet politikası hâline geldiği Suriye’deki tehdit, doğal olarak defalarca Birleşmiş Milletler önünde gündeme geldi ve tartışıldı ama Rusya ve Çin rejimin arkasında durdu. Güvenlik Konseyindeki daimî üyelerin sahip oldukları veto yetkilerini Konseyin çalışmasını önleyecek şekilde kullanmaları, temel amaç olan uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını engelliyor. Daimî üyeler, II. Dünya Savaşı’nın ardından oluşan siyasî ve askerî şartların etkisiyle şekillenen BM Antlaşması’nda tanınan veto yetkisini kullanarak veya kullanma tehdidinde bulunarak Konseyin gündemini belirleyebilmekte, kendi istek ve menfaatleriyle çatışan bir kararın çıkmasına izin vermiyor. İsrail lehine ABD’nin veto yetkisini kullanarak sağladığı korumayı Suriye lehine bu kez Rusya ve Çin sağlıyor. Rejim aleyhtarı gösterilerin başlaması ile birlikte ortaya çıkan ihlallerin, eş zamanlı olarak ülkedeki yerel insan hakları örgütleri başta olmak üzere, BM ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından tespit edilmeye ve raporlanmaya başlandığını biliyoruz. Ancak hazırlanan bu raporların, Suriye’de yaşanan trajediye ilişkin tüm vakaları kapsadığını söylemek mümkün değil. Suriye’de sürdürülebilir bir barışın sağlanması için suçluların mutlak surette yargı önüne çıkarılması zorunlu. Ülkede barışın tesisinin oldukça karmaşık bir süreç olduğunu kabul etmekle birlikte adalet sağlanmadığı takdirde barışı tam olarak sağlamak mümkün değil. Bu açıdan bakıldığında suçluların yargılanarak cezalandırılması aynı zamanda barış sürecinin ayrılmaz bir parçası konumunda. Ancak Suriye’de yaşananların boyutlarına bakıldığında muhtemel bir yargı sürecinin yıllarca sürebileceğini söylememiz gerekir.”