ManşetSöyleşiToplum
Neslihan Kurt: Erişilebilirlik sosyal sorumluluk değil bir hak
Türk İşaret Dili Tercümanı Neslihan Kurt ile işaret dili kültürü ve medyada erişilebilirlik üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kurt erişilebilirliğin bir sosyal sorumluluk değil hak olduğunu savunuyor. Coda olan başarılı tercüman aynı zamanda anne ve babasını birer kahraman olarak tanımlıyor.
Televizyonda ekranın sağ alt köşesinden tanışık olduğumuz biri Neslihan Kurt. İşitme duyusu olmayan bireyler için bazı TV programlarında çeviriler yaptı. Bizim duyduklarımızı onlara elleriyle tercüme etti aynı zamanda onların da hissedebilmesi için ifadelerini çok iyi kullanmaya çalıştı. Şimdilerde ise Dilmaç Proje Danışmanlık ve Eğitim Şirketi’nde sağır ve işitme duyusu olmayan bireyler için kurumlarda erişilebilirlik çalışmaları yürütüyor. Anne ve babası duymayan bireyler olduğu için coda olarak yetişen Neslihan Kurt ile Türk İşaret Dili, medyada erişilebilirlik ve coda olma durumu üzerine konuştuk.
BİZ CODA’LAR HAYATA ÇABUK ATILIYORUZ
İşaret dili tercümanlık mesleki tercih süreciniz nasıl başladı?Annemle başladı. Aslında bizim bu işlerimiz ister istemez çok küçükken başlıyor. Baktınız hayat sizi başka yerlere götürüyor ve diyorsunuz ki; bunu yapmak zorundayım. Çocukken anne ve baba ile devamlı bir yere gidiyorsunuz ve çocuk yaşta onlara çeviri yapıyorsunuz. Sorumluluk alıyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz o sorumluluk sizi bir üst kademeye çıkarıyor. Yani biz coda’lar aslında olgunlaşmıyoruz, hayata çabuk atılıyoruz. Çabuk atıldığımız için de daha farklı bir bakış açımız oluyor. Biz annemle hastaneye devamlı birlikte giderdik. Basit hastalıkları tercüme etmek kolay oluyor fakat 9 yaşında menopoz hastalığını tercüme etmek o kadar kolay değil. O yaşta menopoz hastalığının ne olduğunu öğreniyorsun. Ve ondan sonra diyorsunuz ki; evet bu işi yapmak zorundayım. Ben yapmazsam kim yapacak diye düşünüyorsunuz. Bu durum devam etti ve bu zamana kadar da geldi. Şimdi mesela kızlarım var küçük kızım Edirne’de annemin yanında, şimdi o yapıyor o işi. Maalesef toplumda çok uzun zamandır olsalar bile toplum onları görmediği için durum böyle devam ediyor. 9 yaşında başlayan sürecimi bu zamana kadar da en iyi şekilde getirmeye çalıştım.
ANNEM VE BABAM BENİM KAHRAMANIM
Anne ve babanızın duyamayan bireyler olması sizin kişisel hayatınızı nasıl şekillendirdi?
İnsan ruhu değişkendir. Ben kendi adıma konuşayım, çocukken utanıyordum. Çünkü diğer çocukların ailelerini görüyordum, onların kızlarıyla nasıl sohbet ettiğini… Ama sizin anne ve babanız dezavantajda. Siz hep ekside gidiyorsunuz. Daha sonra yaş ilerledikçe gerek yokmuş demeye başladım, onlar o haliyle beni bir yere getirmiş, çaba sarf etmiş. Ben iki toplum arasında büyüdüm. Duyabilen ve duyamayan… Küçükken sağır topluma kızıyorsunuz ama yaşınız büyüdükçe bu sefer konuşan topluma kızıyorsunuz ve neden diye soruyorsunuz. Sonuçta duymayan bireyler de var sizin içinizdeler ve siz onları görmüyorsunuz, anlamıyorsunuz. Bu sefer diğer topluma yani duyabilen topluma kızmaya başladım. Bu yüzden duygusal anlamda bazen üzülüyorum bazen de mutlu oluyorum çünkü iki dev kahramanın benim anne ve babam olması beni çok mutlu ediyor.
İşaret dili duygu barındırabilir mi?
Evet işaret dili duygu barındırıyor. İşaret dili sadece ellerle yapılan bir iletişim değil, bizim mimiklerimiz de işin içinde. Ellerimizle yüzümüzü birbirinden ayıramıyoruz. Duyguları mimiklerle ifade ediyoruz. Kelimeler eller iken, korkumuzu, üzüntümüzü, mutluluğumuzu mimikler temsil ediyor. Bunu birleştirdiğimiz zaman normal bir konuşma gerçekleşiyor.
İşaret dili öğrenme durumuna artık yeni bir lisan öğrenme gerçeğiyle bakabilir miyiz?
Bu çok güzel bir şey. TİD çok zor bir dil, nasıl Fransızca öğrenmek zorsa. Ama benim gibi yani anne ve babası sağır olan çocuklar olarak zorunlu öğreniyoruz yani bizim alternatifimiz yok. Öğrenmesem de olur diyemiyoruz. Biz bunu kabul ediyoruz ya meslek olarak devam ettiriyoruz ya da bir artı olarak cebimize koyuyoruz. Ama sonradan öğrenenler emek harcıyor vakit ayırıyor, dolayısıyla onların bizden daha çok çabası olduğunu görüyorum. Takdir ediyorum. Ama öğreneceklerse de en iyisini öğrenmeliler.
DUYMAYAN BİREYLER ve MEDYADA ERİŞİLEBİLİRLİK
İşaret dili medya tarafından görünür ve popüler kılınmış veya estetize edilmiş olabilir mi?
Medyanın çok büyük etkisi var evet. Bu arada medya derken aslında birkaç program olduğunu unutmamak gerekir. Aslında bu durum uzun yıllardır var. TRT Haber’de yayınlanan 17.00 haberlerinde çevirmen arkadaşımız orada yıllardır çeviri yapıyor. Ama bir farkındalık olmadı. Yine FOX TV’de de çeviri yapılıyordu ama bu kadar dikkat çekmemişti. Ben bazen bu konuda kendime kızıyorum ama Okan Bayülgen ile çalışmaya başladığımda birden nasıl olduysa ciddi anlamda tavan yaptı bu durum. Diğer yandan FOX TV’de bir altyazı mevzuu var. Evet güzel bir düşünce ama eksik çünkü orada altyazı çok hızlı geçiyor. Ve biz her zaman aynı şeyi söylüyoruz Türk İşaret Dili, Türkçe’ye göre çok farklı. Ama popüler kılmış olsaydı diğer programlarda da olurdu ama yok. Sadece işaret dili öğrenmekle bitmiyor. O kültürü de öğrenmeniz gerekiyor.
Siz medyada aslında işitme duyusu olmayan bireyleri temsil ediyorsunuz. Adeta insanların onları fark etmelerini sağlayan bir imaj çizdiniz ve farkındalık yarattınız.
Aslında bu kıyafeti giymek istemezdim. Ama giydirildi. Çok hoşuma gidiyor. Gerçekten güzel. İnsanların buna bakış açısını değiştirmek, öyle bakmayın şöyle bakın demek güzel. Ama yine de eksik bir yer var. Bir noktada bir şeyler eksik. Ama o eksik noktayı çözemiyorum. Onu çözersem daha güzel olacak, hissedebiliyorum. Mutluyum… Ama bencillik yapmak istemiyorum bu kıyafeti keşke arkadaşlarıma da giydirseler. Çünkü onlar da çok emek harcıyorlar. Onlara da senin aracılığınla çok teşekkür ederim.
ERİŞİLEBİLİRLİK, SOSYAL SORUMLULUK DEĞİL BİR HAK
Medyanın yetisiz bireyler için erişilebilir olduğunu düşünüyor musunuz?
Sağırlar olarak söylediğimde şu an birkaç program dışında hiçbiri erişilebilir durumda değil. Altyazı ne yazık ki bir çözüm değil. Mesela Kürtçe o da bir dil. Ama onunla ilgili bir kanal var. Resmi çeviriler var. Ama sağırlar için yok. Sonuç olarak ikisi de bir dil. Medya enformasyonlarının erişilebilir olması onların en temel hakkı. Öte yandan Kanal D ve FOX TV gibi kanalların girişimleri önemli. Çok güzel bir adım ama altyazı çok hızlı biraz daha yavaşlatılmalı. Ama tabii çeviri olsa çok daha güzel olurdu. Kanal D’nin ise kendi yayınında değil internet yayınında var. Ama benim annem yaşlı, internete girmesini bilmiyor. Ne olacak şimdi? En büyük erişilebilirliğin doğrudan televizyonlarda olması gerekiyor. Tabii internet yayınında olması da güzel bir adım keşke bütün medyalarda olsa. Diğer yandan artık sağır dünyasına daha fazla önem verilirse çok mutlu olacağım. Sosyal sorumluluk olarak bakılmasın hakları neyse o verilsin.
Coda olarak yetişmek nasıl bir durum?
Biz kodalar çok duygusalız aslında. Evet normal konuşan bir birey gibi değiliz. Biz kodalar çok farklı iki kültürde büyüyoruz, iki dilliyiz. İstesek de istemesek de… Biz bazen çok sert çıkışlar yapabiliyoruz. Lütfen bize hoşgörülü baksınlar. Çünkü gerçekten iki kültüre de ayak uydurmak çok zor. Ayaklarınızı güçlü basmak zorundasınız. İşte codalık böyle çok zor. Aslında anneye ve babaya hep annelik babalık yapıyoruz. Çok enteresan bir hayat da yaşıyoruz.
Engellilik teması altında gerçekleştirilen kültür ve sanat etkinlikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunu iki noktaya ayırmak gerekiyor. İlki bu etkinliği gerçekten bir engelli mi yapıyor? İkincisi birileri onları kullanarak mı yapıyor? Engelliler yapıyorsa eğer gerçekten zor şartlar altında çok güzel şeyler çıkarıyorlar. Sağır gruplar mesela o kadar güzel tiyatro oyunları çıkarıyorlar ki ama kimse bu konuya destek olmadığı için bir türlü kendilerini gösteremiyorlar. Kendi ceplerinden ya da gönüllü oynuyorlar. Bu bir gönül işi olabilir bunu kabul ediyorum ama nihayetinde bunun da bir devamlılığı olmalı. Bu sadece sağırlar için değil diğer engelli gruplarında da aynı. Ama diğer yandan eğer bu etkinlikler engellileri kullanılarak yapılıyorsa bu yapılmamalı. Çünkü zaten onlar bunu yapabiliyor. Ben o insanların bunu çok iyi şekilde yapabileceklerini ve yapabildiklerini biliyorum. Sadece desteğe ihtiyaçları var. Onları kullanmayın, onlar zaten yapabiliyor ve haklarını istiyorlar, suiistimal etmeyin.