ManşetSöyleşiToplum

Öğretmen Ramazan Teker: Öğretmenler odasında değil, öğrencilerimle olmayı seviyorum

Öğretmen ve yazar Ramazan Teker: “Öğretmenlikte olmazsa olmaz şey tutkudur. Tutku yoksa bu, bir zaman sonra farklı yüzlerin olduğu farklı odalara girip çıkmaktan başka bir anlam taşımaz. Öğretmenliğin dinamizmi tutkudur. Yani ortada tutku ve sevgi yoksa orada müfredat yetişse n’olur, bütün kazanımlar verilse n’olur… İçimizi rahatlatmış oluruz olsa olsa.”

Ali Demirtaş

Sizi bu hafta Aydın’dan bir öğretmen, Ramazan Teker ile tanıştırmak istiyorum. Sonuncusunu yakın zamanda çıkardığı üç kitabın da yazarı aynı zamanda. Öğrencilerine din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimleriyle beraber, yan dal olarak drama eğitimleri de veriyor. Kitapları dışında yazdığı tiyatro oyunlarıyla da farklı bir öğretmen profili çizen Teker, sosyal medyasında öğrencileriyle geçirdiği keyifli derslerinden görüntüleri de paylaşıyor. Gelin şimdi Teker’i daha yakından tanıyalım: “19 Haziran 1993’te Denizli’de doğdum. Ortaokul ve liseyi pek hevessiz ve hedefsiz olarak tamamladıktan sonra kısa ve programlı bir çalışma ile İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım. Oysa çocukluğumdan itibaren ne olacaksın sorusuna ‘öğretmen olmak istiyorum’ dediğim resmi aile kayıtlarında mevcut değildir. Öğrencilik dönemlerinin hiçbirinde derslerimle ön plana çıkamadım. Ama her sene okul futbol takımlarının, izcilik kulüplerinin, tiyatro kollarının önden gideniydim. Üniversitede beşinci yıl ihtimali belirince dersleri çifter çifter verip Denizli’ye döndüm. Elime tutuşturdukları diploma maalesef ilk KPSS sürecimde yeterli olmamış olacak ki atanamadım. 2016 yılının sonbaharında Şırnak’ta bir sınır köyüne atandım. Ayaklarımı sürüyerek gittiğim o sınır köyünden gözüm yaşlı döndüm. Şimdi mesleğimin altıncı yılında Aydın Didim Gazi Ortaokulu’ndayım. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğimin yanı sıra yan dal olarak drama eğitmeniyim. Üç tane tiyatro oyunum, ‘Dünyanın Bütün Çiçekleri’ isimli bir tanecik tiyatro ekibim var. ‘İçimde Kalmasın’ isimli az satmış bir romanın, ‘İşte Dünya Böyledir’ isimli çok dertli bir şiir kitabının, ‘Mahallede Olay Var’ isimli 2021 aralık doğumlu ve umut dolu, 9+ yaş grubuna yönelik bir çocuk kitabının yazarıyım.

HEDEFSİZ KALMAK VE BENİ HEVESSİZ YAPMIŞTI

Neden öğretmenlik mesleğini tercih ettiniz, öğretmenlik sizin için ne anlam ifade ediyor?

Öğretmenliği tercih etmedim. Lise bitmek üzereyken bir toplantı düzenlendi okulumuzda veliler için. Orada rehber öğretmenim babama, “Ramazan’dan Atatürkçü, güzel ahlaklı bir öğretmen olur, sınavı iyi geçerse öğretmenlik bölümlerine yönelsin!” diyerek çizmiş yolumuzu. Hedefsiz biri olarak bu fikri benimsemek çok zor olmadı benim için. Aslında hedeflerim vardı, daha öncelerden futbolcu olmak istiyordum, sonra uzun bir süre tiyatrocu olmak istedim, ikisini de başaramadım. Sonunda hedefsiz kaldım, bu da beni hevessiz yaptı. Ama tam rehber öğretmenimin tarif ettiği gibi bir öğretmen olmayı başarmaya çalıştım. Şimdi hem öğretmenim hem tiyatro ekibim var hem de futbol oynayacak bir sürü öğrenciye sahibim. Sorunun ikinci kısmına gelecek olursam, öğretmenlik benim için bir tutku. Bu bir iş değil. Biz öğretmenler okula giderken ‘işe gidiyoruz’ demeyiz. Bir tutkunun peşinden gitmek benim için öğretmenlik. Enerjim varken, faydalı olduğumu hissettiğim sürece devam edecek olan bir öğretme ve öğrenme süreci de aynı zamanda.

ÖĞRETMENLER ODASINDA DEĞİL, ÖĞRENCİLERLE OLMAYI SEVİYORUM

Çocuklarla aranız nasıl? Onlarla nasıl bağ kuruyorsunuz?

Öğrencilerimle aram mesleğe başladığımdan beri aynı. İlişkilerimiz hep yakın, samimi ve bir dayanışma içerisinde. Zamanla bu bir ‘normal’ olduğu için artık pek farklıymış gibi gelmiyor bana. Ama bir şekilde göz önünde olduğu için bu bağ, çok güzel tepkiler şeklinde dönüyor. O zaman daha da çok fark ediyorum öğrencilerimle aramda gerçekten sıkı bir bağ olduğunu. Bu bağı, sadece gülüp eğlenmek, sorunsuz dersler geçirmek anlamında söylemiyorum. Ders dışında da sürekli birileriyle vakit geçirdiğim için hepsiyle ortak bir noktamız mutlaka oluyor. Onların kendince dertlerini önemsemek, bir an durup dinlemek bile aramıza bir kalp koridoru açıyor. Bu da bizi daha sevgi dolu ve daha huzurlu yapıyor. Öğretmenler odasında bulunmaktansa öğrencilerin arasında olmayı seviyorum, ekstra zaman demek ekstra iyi enerji olarak dönüyor bana. Yani çocukların misliyle sunduğu, benim sevgimin karşılığı.

BENİM METODUM HZ. MUHAMMED’İN METODUDUR

Nasıl bir öğretmensiniz?

Tarafsız olacağımı düşünmüyorum bu soruya karşı. Sanırım kendime torpil yapmak üzereyim. Şaka bir yana, genellikle güler yüzlü, öğrenilmesi gereken zamanda iş disiplini olan, eğlenilmesi gereken zamanda eğlenme alanını hem kendisine hem de muhataplarına oluşturan, başarıyı ödüllendiren, başarısızlığın ceza olmadan çarelerini aramaya çalışan ve öğrencilerine mutlaka sorumluluk yükleyen, onları aklı başında, hisleri çok yoğun bireyler olarak gören ve buna bağlı olarak fikirlerine ve yaşam alanlarına son derece saygı duyan bir öğretmen olarak görüyorum kendimi. Benim metodum Hz. Muhammed’in metodudur. Sevgi ve disiplin karışımından oluşur. Çoğunlukla sonuca ulaştırır.

Sizin gibi öğretmenlere neden çok az rastlıyoruz?

Öğretmenler olarak mutsuzluklarımızı okul kapısından girdiğimiz anda bırakmayı ne yazık ki henüz öğrenebilmiş değiliz. İyi durumda değilsek, okula gelip o fena enerjiyi çocuklara aksettirmektense gelmemek daha faydalı olabilir aslında. Ama bunun için de bir sürü prosedürler koyulmuş önümüze. Sosyal hayatında mutlu olmayan, kaygıları olan biri nasıl mutlu bireyler yetişmesine katkı sağlayabilir ki? Burada birçok kişiye ve kuruma sorumluluk düşüyor. Öğretmenlerin çoğu eğlendirmeyi bilmiyor, öğretme metotları geri kalmış yöntemlere dayanıyor, çağa ayak uyduramayan öğretmen çok fazla. Bunları söylemekten kolay ne var ki? Ben de rahatça söyleyebilirim. Ama eğlenceli ve sıkıntıyla öğretilen tüm derslerin sorumluluğunu öğretmene yüklemek ne kadar doğru bilmiyorum. Öğretmenler maddi ve manevi olarak hak ettiği saygıyı görürse, toplum nezdinde makam mevki sahipleri tarafından onore edilirse, topluma önder olarak sunulursa ancak o zaman öğretmenler mutlu olur ve dersler daha verimli hale gelir. Öğretmenler şikâyet edilsin diye hatlar oluşturulan, medya eliyle karalama kampanyalarına maruz bırakılan, sırtı sıvazlanıp geçilen ve hak ettiği saygıyı görmeyen, kendini bilmez makam sahipleri tarafından azarlanan öğretmenlerden neyi ne kadar istemek hakkına sahibiz, bunu da açık yüreklilikle konuşmamızın vakti geldi de geçiyor.

Herkes öğretmen olabilir mi? Bir kişi bu mesleği yapmadan önce kendinde hangi sorulara cevap vermeli?

Öğretmenliğin en önemli kavramları sevgi, merhamet ve sabırdır. Bunlar varsa yapılır.

BU SÖZLE PES ETMEYİ AKLIMDAN ÇIKARDIM

Hayata dair motivasyonunuz nedir?

Hepimizin bizi ayakta tutacak, dünyaya ve içindeki kötülüklere karşı direnmemizi sağlayacak bir mottoya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Benim mesleğe başlarken temel mottom babamın sözüydü. Babam benim bu mesleğe başlamama vesile olurken, “Olmak istediğin yerlerin hayaliyle vakit kaybetmektense, olduğun her yeri hayallerini kurduğun yerlere çevir” mottosuyla uğurlamıştı evden. Bunun sayesinde mücadele ederim, bununla pes etmeyi aklımdan çıkarırım, böyle düşünerek yaptığım şeyi önemserim. Öyleyse sızlanmaya, sorunlardan bahsedip öylece düzelmesini beklemeye zaman yok. Olduğumuz her yeri, hayallerini kurduğumuz yerlere çevirene kadar, devam.

OKUYAN HER ÇOCUK KENDİSİ ÇİZSİN DİYE KİTABIN KAPAĞINI BEMBEYAZ BIRAKTIM

Yazdığınız son kitabınızın içeriğinden bahseder misiniz?

‘Mahallede Olay Var’ kitabı 9+ yaş grubuna hitap ediyor. Fiziksel kusurlarıyla, ailesi ve toplumla sorunları olan, kendini yetersiz bulan bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Kendinde bulduğu tüm kusurlarına ve toplumla olan bütün sorunlarına rağmen asıl kusurun ‘iyi insan olmaya çalışmamak’ farkındalığa ulaştığı bir sonuca bağlanıyor ve bu sonuç bütün sebepleri bir kenara bırakıp insanı insan yapan en temel özelliği gözler önüne sermeyi amaçlıyor aslında. Herkesin kendinden birçok paydalar bulacağı, karakterle okuyucuyu bütünleştirecek sıcak bir mahalle hikâyesi aynı zamanda. Bu kitabın şöyle bir özelliği de var, kitabın kapağını bembeyaz bıraktım. İstedim ki okuyan her çocuk o rengarenk hayal dünyasını kitapla bütünleştirsin ve kendi kapağını kendisi çizsin.

İYİ İNSAN OLARAK KALMAK BENİM ASIL HEDEFİM

Neden böyle bir kitap yazma gereği duydunuz?

Bu kitabı bütün çocukların içerisinde bir şeyler bulacağı şekilde tasarladım. Herkesin ucundan kıyısından muhatap olduğu dünyaya ve içindekilere karşı kaybetmemeleri gereken en önemli şeyin ‘insan kalmak ve bunu iyi bir şekilde yapmak’ olduğunu bir kere daha fark etmelerini istedim. Çocuk kitapları serüvenime başlarken tüm gözlemlerim beni ilk olarak bunu anlatarak başlamaya sürükledi aslında. Önce iyi insan kalmak, sonra herkesin kendi hikayesini kendisinin bulmasını sağlamak asıl hedefim oldu.

Yeni kitap projeleri var mı kafanızda?

Tamamlanmış bir şiir kitabı dosyam var ama onun vakti olduğu düşünüyorum şimdilik. Onun dışında devam eden bir çocuk kitabı dosyası, bir roman ve bir tiyatro oyunu üzerinde çalışıyorum. ‘’Yazarın dosyası bitmez’’ demişti ustam Ferhan Şensoy. Dosyamız çok, yeter ki okuyucusu olsun.

İlgili enformasyon

Bir yanıt yazın

Close

Adblock Detected

Reklam engelleyici devre dışı bırak