İstanbul’un önemli hafıza mekânlarından biri olan Taksim Meydanı, uzun yıllardır hafızasını güncelleyemeyen, işlevsiz bir meydan olma yolunda hızla ilerliyor. Peki, sadece İstanbul’un değil tüm ülkenin bir hafızası olan bu meydanı kurtarmak, şehre kazandırmak mümkün mü? Mimarlarla konuştuk.
Bir kentin hafızasını tam kalbinde taşıyan, tarih boyunca önemli olay ve gelişmelere şahit olmuş, bazen de bu olay ve gelişmelerin öznesi konumunda yer almış bir meydan, Taksim Meydanı. Cumhuriyet’in ilanından sonra meydan özelliği kazanmış, 1928 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan Cumhuriyet Anıtı ile çeşitli resmi ve anma törenlerine ev sahipliği yapmış bir meydan aynı zamanda. 1940’lı yıllarda Gezi Parkı’nın açılması, sonraki yıllarda ise Atatürk Kültür Merkezi ile birçok sinema, tiyatro gibi yapıların faaliyete geçmesiyle halkın belleğinde önemli bir kamusal mekân haline gelen Taksim Meydanı, ilerleyen süreçlerde ise hem politik hem de kültürel anlamda tüm ülkenin yansımasını taşıyan bir meydan olma özelliğini korumuş. Şimdi ise olabildiğince işlevsiz ve amaçsız. Adeta işlenmeyi bekleyen bir yazma gibi. Turistlerin dahi gezmeyi tercih etmeyeceği, zaman zaman güvenlik sorunları da barındıran bir yer. Peki, Taksim Meydanı, uluslararası ölçekte hem işlevsel hem de şık bir meydan olarak yeniden tasarlanabilir mi, mimarlarla konuştuk.
KİMLİKSİZ VE TANIMSIZ BİR MEYDAN KONUMUNDA
Taksim Meydanı’nın şu an ki görüntüsü hakkında bir mimar olarak ne düşünüyorsunuz?
Aslı Say: Taksim Meydanı ve çevresi kentin önemli bölgelerinin kesişim noktasında. Bunun yanında mimari olarak da geleneksel mimari bir dokuya sahip. Kentli üzerinde aidiyet bağı ve kentsel bilinç oluşturan, farklı işlevlere sahip, İstanbul’un sosyal kimliği ile ilgili referans olan bu meydana günümüzde baktığımızda ne yazık ki tanımsız ve kimliksiz bir alan görüyoruz. Meydanlar için değerlendirmede bulunurken dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri meydanın kullanıcılarda ait olma duygusu oluşturmasıdır. Bu ait olma duygusu da meydanın referans olduğu kimlikle kullanıcının belleğinde yer edinir. Ancak günümüzde Taksim Meydanı’na baktığımızda; devam eden inşaatların ve sürekli değişen planlamanın da etkisiyle ortaya çıkan kimliksizlik, karmaşa ve tanımsızlık meydanı bir meydandan çok bir geçiş noktası haline getirmiş. Bir meydan için diğer önemli etken kullanım ve etkinliklerdir. Çünkü bir yere ait belleğimizde bir kimlik oluştururken sadece orada bulunmak, yürümek yeterli olmaz, o meydanı çevreleyen binalar ile orada bulunan insanlar ile iletişim kurmak gerekir. Bu anlamada da meydanda bir tekdüzeliğin hâkim olduğunu görüyoruz ne yazık ki. Birbirinin aynısı cafeler, restaurantlar…
Taksim Meydanı dünya ölçeklerinde hem şık hem de işlevsel bir meydan olarak nasıl tasarlanmalı?
Seda Özen Bilgili: Taksim Meydanı, uluslararası ve önemli katılımcıları özendirecek bir yarışma projesi ile tasarlanmalı. Geçmişte Taksim’de bir orkestra, gazino ve birçok insan için randevu noktaları vardı. Bugünün Taksim Meydanı, anılara yönelik, hafızayı koruma yönelik, geçmişteki izlerden yararlanan, geçmiş tartışmalardan ve güncel değerlendirmelerden beslenen bir bakış ile tasarlanmalı. Bu coğrafyanın doğrularını, alışkanlıklarına göre bize özgü bir meydan da olabilir. Bizim hafızamızdaki buluşma noktaları geçmişte cami avluları idi. Cami avluları da ağaçlıydı. Bu yönden bakarsak ağaçsız tarihi Avrupa kent meydanları yerine kısmen ağaçlı bir meydan olabilir. Bu nedenle yarışılsın ki ortaya değerli fikirler çıksın.
Hamid Hassanzadeh: Taksim meydanı gibi önemli bir alanın tasarım sürecini tek başına ele almak oldukça zor çevresiyle birlikte değerlendirmek gerekiyor. Meydanın çevresi ile ilişkisi, onu çevreleyen yapılar ile bağı ve o yapılardaki fonksiyonlar iyi bir meydan için önemli parametrelerdir. Taksim Meydanına bakınca ne yazık ki bu parametrelerin oldukça zayıf ve yetersiz olduğunu görüyoruz. Bunun yanında ilk göz önünde bulundurulması gereken etken elbette kullanıcılar. Meydanlar kullanıcının iletişimine, etkinliğine imkân sağlamalı; orası ile bağ kurmasına izin vermelidir. Şu anki Taksim Meydanı’na baktığımızda bir meydandan çok ticari işlevlerin ağırlıkta olduğu tanımsız bir geçiş alanı görmekteyiz.
GEÇMİŞİNE SAYGI DUYULMALI
Bu tasarım sürecinde hangi ölçütler dikkate alınmalı?
Aslı Yapar: Bu süreçte ilk göz önünde bulundurulması gereken kullanıcılar ve Taksim Meydanı’nın geçmiş kimliğine saygı duymaktır. Taksim hemen hemen hepimizin belleğinde iz bırakan bir meydandır. Gerek geçmiş yıllardaki çok fonksiyonlu yapısı ile gerek birçok törene, protestoya, gösteriye, buluşmaya, sanat etkinliğine ev sahipliği yapması ile tüm kullanıcılarında bir anı bırakmıştır. Tekrar bu kimliğinin geri kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan Taksim Meydanı şu anki hali ile tanımsız bir meydandır, iyi bir planlama ile tanımlı, esnek bir meydan yaratılmalıdır. Bu planlama sürecinde Taksim Meydanı’nı ve çevresinin bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
SADECE İSTANBUL’UN DEĞİL TÜRKİYE’NİN BELLEĞİ
Taksim Meydanı da dünyanın önemli kent meydanlarından biri olabilir mi?
Hamid Hassanzadeh: Aslına bakarsanız her kentin, her coğrafyanın kendine özgü bir kimliği, iklimi ve yaşam alışkanlıkları var. Herhangi bir Avrupa ülkesinde gördüğümüz bir meydana hayranlık duyabiliriz fakat o meydanlar kendi ülkelerinin kimlikleriyle, geçmişleri ve kültürleri ile o hale gelmişlerdir. Taksim meydanı da elbette değer olarak, doğru planlama ile meydan olması için gerekli ilkeler kazandırılarak bu konuma getirilebilir. Çünkü Taksim Meydanı hem konum olarak hem tarihsel olarak çok özel ve önemli bir meydan. Sadece istanbul’un değil Türkiye’nin belleği diyebileceğimiz bir meydandan bahsediyoruz.
Birçok yapı, kamusal alan, meydan zaman içinde değişime uğrar. Değişim her alanda olduğu gibi meydanlarda da kaçınılmaz çünkü zaman geçiyor mimarlık anlayışı, kamusal mekân anlayışı değişiyor, insanların yaşam biçimleri, alışkanlıkları değişiyor bunun yanı sıra ülkelerdeki siyasi anlayışlar değişiyor. Tüm bunların sonucu Taksim Meydanı da değişim içindedir. Tekrar etmek gerekirse Taksim meydanını dünyadaki önemli meydanlardan biri haline getirmek gerçekten çok da zor değil. Örnek vermek gerekirse; geçtiğimiz günlerde meydana IND (Inter.National.Design) tarafından tasarlanan Kavuşma Durağı adlı strüktür konuldu. Kullanıcıların özgürce bir araya gelebileceği, paylaşımlarda bulunabileceği ve en önemlisi kendilerini oraya ait hissedecekleri bu strüktür bi anda meyanın algısını değiştirdi son günlerde.
Dünyadan ve Türkiye’den şık ve doğru tasarlanmış kent meydanlarına örnek verir misiniz ve neden?
Hamid Hassanzadeh: Geçmişten bugüne meydanlar toplumların ortak yaşam alanları olmuş, kentlere şekil vermiş, kentin belleği olma rolünü oynamışlardır. Form olarak, büyüklük olarak farklılık gösterseler de halkın bellek mekânları olmaya devam etmişlerdir. Bu özellikleri göz önünde bulundurarak baktığımızda İtalya meydan olarak oldukça zengin bir ülkedir, küçük büyük birçok iyi meydana sahiptir. İtalya’daki bu meydan bolluğunun birçok sebebi vardır Akdenizli olmanın getirdiği dışadönüklük, iklimin yarattığı etkiler, insanların yaşam tarzları ve zengin kültürü, mimarisi İtalya’da birçok iyi diyebileceğimiz meydan oluşmasına neden olmuştur. Bunlara örnek: Milan’da bulunan Piazza del Duamo Milano, Siena’daki Piazza del Campo, Vatikan’daki San Pietro, Roma’daki Piazza Navona, Madrid’deki Plaza Mayor, Paris’teki Concorde, Tahran’daki Azadi Square, Venedik’teki San Marco, Pekin’deki Tiananmen ve New York’taki Times Square.