KritikManşetToplum
Yapay zeka insana karşı: Kim kazanacak?
İnsan eliyle her geçen gün daha da donanımlı hale getirilen yapay zekâ gerek fiziksel olarak gerekse içeriğiyle insandan ayırt edilemez bir konuma ulaştırıldı. Peki, ama gerçekten tümüyle bir insanın yerini alabilir mi? Bu pek mümkün değil. Çünkü bazı insani özellikler var ki, bunlara yapay zekânın sahip olabilmesi imkânsız…
GELECEK DÜŞÜNÜRÜ, FÜTÜRİST OZAN ONAT: YAPAY ZEKÂ YENİ BİR FİKİR ÜRETEMEZ
Yapay zekâ ile insanı ayıran noktalardan ilki iş dünyasıdır. Yapay zekânın yakın gelecekte yapması mümkün olmayan pek çok iş vardır. Her şeyden önce insan bir fikir üretir, proje geliştirir. Mesela robotlar aşçılık yapabilir ama yeni bir menü üretemez. Yapay zekâ verileri toplayıp bir haber metni oluşturabilir ama yeni bir haber fikri ortaya atıp peşinden gidemez. Bir girişimci yeni bir ürün tasarlar, onu piyasaya sürer. Bunu yaparken yapay zekâdan destek alabilir, ama fikir onun fikridir. O fikre tutkuyla olan bağlılığı, onu başarıya ulaştıracak en önemli etkenlerden biridir. Bir diğer nokta ise iletişimdir. Teknolojiyle birlikte iletişim kurma biçimlerimiz de değişiyor. Yavaş yavaş yapay zekâ destekli sistemlerle de iletişim kurmaya başlıyoruz. Bu sistemler insan konuşmasını ve iletişim kurma biçimini taklit etme konusunda çok başarılılar. Ancak yapay zekâ duyguları anlamlandıramaz, gerçek bir ilişki kuramaz, tutku besleyemez. Uzun bir süre daha insanlar arası güçlü ilişikleri ancak insanlar kuracaktır. Bir diğer nokta ise karar alma ve etiktir. Yapay zekâ kullanımı önümüzdeki yıllarda pek çok işimizi daha verimli ve güvenli hale getirecek. Mesela sürücüsüz araçların hayatımıza girmesi, trafik kazalarını en aza indirecek, dünya çapında yüzbinlerce insanın hayatının kurtulmasını ve milyonlarca dolar tasarruf sağlanmasını sağlayacak. Ancak yapay zekânın az kaza yapması, kaza sırasında doğru karar verdiği anlamına gelmez. Aslında yapay zekâ neyin doğru ya da neyin yanlış olduğuna kendisi karar veremez. Bu noktada insanlar neye karar verdiğiyse onu uygular. Dolayısıyla geleceğin dünyasını inşa ederken insanlığın çözmesi gereken yeni ve karmaşık pek çok etik ve hukuksal mesela bulunmaktadır
MİMAR CELALEDDİN ÇELİK: İNSAN AFFEDİLMEYE VE AFFETMEYE MUHTAÇ
Yapay zekâ ile insan arasındaki farklardan ilki utanmak kavramıdır. İnsana özgü ayırt edici özelliklerden irice bir tanesi utanma. Âdem ile Havva yasağı deldiklerinde üzerlerindeki ince elbiseler yere dökülüverdi ve ikisi de o anda utandılar. Bu olduğu zaman örtünme falan emredilmemişti, öğrendikleri bir şey değildi utanmak. Yaradılıştan gelen bu duyguyu yeni bir yaratılış olmadan aktarmak zor. Bir diğeri ise affetmek. Yapılmaması gerekeni yapmak kadar, bunu affetmek de insana özgü. İnsan affedilmeye muhtaç olduğu için kendisi de affetmeye meyyal. Bütün aflar merhamete bağlanmayabilir, insanın çoğu kez var olmak için affetmeye ihtiyacı var. Affetmenin makul bir sebebi olmayabilir, bir sebep sonuç ilişkisine bağlanmayabilir. Bu da onu hesaplanamaz, açıklanamaz kılıyor. Üçüncüsü ise ilhamdır. İnsan manevi bir katmandan aldığı ilhamla sanat üretiyor. Bu anda insan Yaratıcı’ya bir kaç kademe daha yaklaşıyor. İlham insanın çok katmanlı yapısında altlarda kalan biyolojik ve psikolojik tabakalardan daha üstte bir düzleme hitap ediyor. İlhama muhatap olan insan bunu sanat yoluyla ortaya koyarken, dünyadaki diğer yaratılmışlardan kendini farklı kılan şeylerin en üstün olanını icra ediyor.
İYİ YAŞAM KOÇU VE ASTROLOG SİBEL YARAR KARGIN: İNSAN BAĞLANMAYA İHTİYAÇ DUYAR
Benim için yapay zekâ ile insanı birbirinden farklardan ilki anneye bağlanma ihtiyacı ve travmalardır. yapay zeka bir anneden doğmadığından bağlanma sorunu yoktur. İnsan ise bağlanmaya ihtiyaç duyar. Bebekler anne karnından itibaren annelerinin sevgi ve bakımlarına muhtaçtırlar, anneye yönelir, koşulsuz bağlanır ve severler. Özellikle erken dönem travmaları insanın beden hafızasına kaydedilir. Bağlanma bir aidiyet yaratır. Yapay zekâda ise beden kayıtları ve aidiyet hissi yoktur. Ruhumuzu etkileyen travmalar ile algılarımız değişir ve ruhumuz bölünür. İnsan’ın sağlıklı, travmatik ve stratejik hayatta kalma parçaları varken yapay zekânın dönüşen algıları yoktur. Bir diğer fark ise aşktır. Aşk aslında senin en büyük gölgenle tanışma arzusu, en derin yaralarınızı yansıtan biriyle kendini iyileştirme arayışı, kendin olabilme ve kendini sevebilme yoludur. Aşk kapıyı çaldığında ki aşırı çekilim travmatik bir dinamik ile ilgilidir. Ama insan iyileşmek ve dönüşmek için aşkı arar. Aşktan sonra kişi asla eskisi gibi olamaz. Sonrasında insanın içinde öyle derin kapılar açılır ki sınırlar ortadan kalkar ve insan gerçekten yaşadığını hisseder. Yapay zekânın dönüşmek, aşkı aramak gibi içsel motivasyonları yoktur. Diğer nokta ise atalarımız ve kolektif vicdandır. İnsanlığın üreme sisteminde bir soydan gelinir. İçine doğduğumuz ailenin, bazen kuşaklar boyu süren travmalarına dolanık yaşayabiliyoruz. Geçmişte çözümlenmemiş kişi, olay veya bastırılmış duygu yok olmaz bir şekilde askıya alınır. Unutulma yoktur. Bireysel vicdan küçük bir topluluğa aidiyet ile ilgiliyken; kolektif vicdan daha büyük resimdir. 3 kuşak öncesinde bir haksızlık, dışlanma vakası masum olan kişiye bedel ödettirebilir. Yapay zekâ kolektif bilincin parçası değildir.
AKADEMİSYEN DOÇ. DR. ALİ MURAT KIRIK: RUH, YAPAY ZEKÂYA ENTEGRE EDİLEMEZ
Bana göre yapay zekâ ile insan arasındaki farklardan ilki ruhtur. Ruh, yapay zekâ insanlığa her ne kadar büyük vaatler sunuyorsa da insanoğlu gibi bir ruha sahip olmaması en büyük dezavantaj olarak görülmektedir. Çünkü ruh yapay zekaya kodlanarak, entegre edilerek benimsetilecek bir yapıya asla sahip değildir. Yapay zekânın aldığı kararlar ve yaptığı tercihler ruh olmaksızın gerçekleştirildiği için zaman zaman yanlışların ve anlaşmazlıkların da meydana gelebilmesi mümkündür. Ruh, aynı zamanda inancın temelini oluşturmaktadır. İnanç olmadan doğruya ulaşmak, neredeyse imkânsızdır. Diğer ise empatidir. Yapay zekanın öğrenerek empati kurabilmesi kolay mı? Günümüz koşulları çerçevesinde baktığımızda oldukça zordur. Çünkü empati yaşanmışlıkların, hayatın bir yansıması olarak nitelendirilebilmektedir. Yapay zekânın kendini bir birey yerine koyması neredeyse imkânsızdır. Çünkü yapay zekânın bir sorunu ya da derdi içselleştirebilmesi yapısal olarak pek de mümkün görünmemektedir. Üçüncüsü ise insanlıktır. Yapay zekâ belki insanın yapamadığı birçok işi gerçekleştirebilir; fakat insan olmak zor zanaattır. Hissedebilmek, sevebilmek, şefkat, anlayış yalnızca insanlarda bulunmaktadır. İnsanlığımızı yitirirken yapay zekâlı robotlardan bunu beklemek neredeyse imkânsızdır. Vicdan ve hoşgörü insanlığın olmazsa olmazlarındandır. Dolayısıyla mesele her şeyi yapabilmek veyahut başarılı olabilmek değil, insan olabilmek, insan olmanın farkına varabilmektir.
ÖĞRENCİ ŞİMEL BERFİN POLAT: BİLİNÇ, İRADE VE İNSANİ DUYGULAR EN BÜYÜK FARKTIR
İnsan tarafından bilinçli olarak üretilen yapay zekâlar ona kodlanan veriye göre bizi sonuca götürmek için yapılmışlardır. Bizlerin, duygularımız ve özgür irademizle verdiğimiz bir karar mekanizması varken yapay zekâlarda sadece doğru ya da yanlış olarak değerlendirilen bir mekanizma mevcuttur. İnsanoğlu gözlemlediklerini, yaşadıklarını doğru ya da yanlış tüm deneyimlerini akıl süzgecinden geçirir, belleğine kaydeder benzer bir sorun ya da durumla karşılaştığında belleğine kaydettiği o bilgiyi kendine göre yorumlayarak gün yüzüne çıkartırken; yapay zekâlarda, insanlar tarafından kodlanan verilere göre analitik olarak yorumlar, bizi olası doğru sonuca götürür. Her ne kadar sosyal canlılar olsak da, her birimizin yaşadığı, deneyimlediği farklı hayatları ve yaşanmışlıkları var. Bu yaşadıklarımız sonucunda da elde ettiğimiz insani değerlerimiz mevcut. Bizi sonuca götüren kararı, doğru ya da yanlış olması yanı sıra bize has olan empati yetimiz, duygularımız, vicdanımız ve değerlerimiz ile yoğurarak veririz. Bu bağlamda belki de sorulacak bir soruya her insan tarafından verilebilecek farklı bir cevap olabilirken; insan ürünü yapay zekâlarda doğru olan ya da doğruluğu kabul edilen bir cevap alınması mümkün olur. Yani sonuç olarak bilinç, irade, insani duygular ve değerler bütünlüğü insan ve yapay zekâ arasındaki en belirgin olarak söylenebilecek farklardır. Ancak unutmamalıyız ki bugün net olarak çizilip söylenebilen bu farklılıklar gün geçtikçe ve teknolojimiz ilerledikçe silikleşecektir.
BİLİŞİM UZMANI MUSTAFA SANSAR: YAPAY ZEKÂDA SORUMLULUKTAN BAHSEDİLEMEZ
İnsan yaratılışı gereği yaptıkları iş veya yapacaklarını vicdanı ile sorgulayan bir varlıktır ancak bunu bir makineden ya da bunun üzerinde var olan yapay zekâ yazılımından beklemek ya dokunmak ne yazık ki mümkün değildir. Diğer taraftan insanların çeşitli sorumlulukları ve buna göre yaşamını şekillendiren durumlar söz konusu olmasına karşın yapay zekâ da bir sorumluluktan söz etmek en azından bizim anladığımız ve insanlara yüklenen sorumluluklar gibi bir sorumluluk yüklemek ne yazık ki mümkün değildir. Bu hususlar göz önüne alındığında ha ayrıca olayın birde Cezai ehliyet boyutu gündeme gelmekte insanlara yaptıkları bir olaydan veya davranıştan dolayı çeşitli cezalar verilebilmektedir insan bazen cezaevine kadar giden bir süreci yaşayacak sonuçlarla karşı karşıya kalabilmektedir ancak yine yapay zekâ da ve buna bağlı makinelerde bundan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla insan ve yapay zekâ arasındaki en önemli farklar bence vicdan, sorumluluk ve ceza ehliyetidir.